"sevgilim ben geldim desen"

yorgun eller ve yorgun gözlerle ne kadar olursa o kadar kalacaklar, söylenecekler ve bitecek yaşanmışlıklar.

küçük bir oda.. ne şaşırtıcıdır ki kokusu burnumda hala, içeri girdiğimde duyduğum sıcak güven duygusuysa ne kadar yakın bir an için, halbuki uzakta, kayıp etmişim...

beni karşılayan bir pencere var. sonrasında olacak olan gibi değil, insanlar var ardında bu pencerenin. bir tepenin yarısı görünüyor. pervazına bırakılmış kahve fincanları var. küçük bir oda olmasına rağmen çok sayıda küllük var etrafta. vanilya kokulu tütsüler pencerenin hemen altında yerde duruyor. çağ dışında kalmanın güzelliğini hala gösteriyor cd çantası, yere saçılmış kapakları albümlerin...
elbette televizyon yok. ne olup bitiyorsa etraftan öğreniliyor. beklenilenin aksine gazeteye benzer alınan tek şey dergilerdi. kahvenin çok sık bittiği ve kahve parasının çoğu kez tedarik edilemediği vakitlerdi.
sigara çok sevilirdi, öyleki sigara almak için birkaç kilometre kar üstünde yürünürdü.
yemekler salata ve haşlamalardan ibaretti.
ana merdiven yerine arka merdivenler tercihti.

tam anlamıyla sıcacık bir dışlanma isteğiydi.

geceler korkutmazdı, gülerek uyunurdu, gerçi mutsuz olsanda korkutmazdı.

şimdinin var etme çabası ozaman daha kuvvetliydi, fakat vazgeçmeler daha kolaydı, vazgeçmeler ve gitmeler anlamlıydı ve evet, daha kolaydı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.