Wintry

-There'll be a beautiful girl crying in your bed
the clock will say 'tick'
but she will never leave you-

(it was just a dream)

...

his words were like a grave
whispered 'see me'
this time I gave my heart
touched the cloudy sky

(the rain began again)

...

I was not someone 'dark'
like a winter light
was he thinking the same thing?
the question came out into the bloody night



Dark Light

I've got the skeleton of darkness beneath my feet
he guides me through the forest
I can hear the voices -of your beasts (toujours avec moi)
-this night
is a tasteful beauty
*or* (je sais je sais)
the rhythm of my fears
I am
-the last star awake
-the grief of God
I like
-the night
my reflection is made for its light



Hatırla

Yaşam ve ölüm
dört dörtlük hayatın huzursuz ettiği kelebekler
dünyanın tasa dolu doğal uzantıları
öğrenmek istediğim tek şey
kimin yarası üstlendiğim görev
canımı dişime taktığım
kapkara bir kuyu
evin yolunu unutmuş utanç
derin üzüntüler

bu gözlere uzun uzun bakmıştım
neden

Avcılar

Perdeden sonra karanlığı anlatan son beste sokakta duyuldu
dehşete bağlanan şölen bilinmeyeni ister
gece buna rağmen her seferinde biter
masal anlatsa da güzellik öç peşini bırakmaz rüyanın
uyumama koleksiyoncusu başka perde açtı
oyunlar ve avcılarla
biliyor musun kolayca yakalanabilirdim
gerçekleri açmaya çalışan bir makasla ayrılabilirim
bu küçük bir olay

Sonra

Herkes çok daha iyi anlayacaktır
bir adamı yok eden ahmaklığı
ürpertinin verdiği zevkle dolu
bir geleceği olmadığını
kalbin üstüne vuran
üşümüş kuşlar
yaratıkların ihtiyarı
sefil ateş izleri
çatımın altında duruyor
kürek çekiyorum krallara
deniz damarlardan
tanrının isteğini yerine getireceğim
iyiliğe meteliğim yok
hayretler içinde hayaletlerle
dönmeyen yaradılışı alacağım üstüme
sünger gibi çekeceğim aşkı
yılan gibi kıvrılıp
avucuna düşeceğim

Bataklık

Azarlayıp duruyorsun geç saatleri
hayat böyle öğrenilir diyorsun
yüzükoyun yere yapışan kış acısını
kapıyı vuran çocuk çığlığını
alfabeyi söken bir sandalyeyi
oynatıyorsun yerinden
yüreğini daraltan umudunu
kimse anlamak istemez
bataklık toprağını işgal eden
içine düşen ateş senin taleben
kara bulut evine çöken
o günler paylaşmak sırdı
şimdi sığındığın yıllar teker teker vardı evlerine
konuşmaların yükselişin yaralı kuşların
tedirgin
ağla biraz diyorsun
sadece gözleri kalmış minnete
yanan kalabalığa karış
basit bir hayat yaşa
ağzının tadı kaçsın
bunlar duyduklarım
yüzünde biriken teri sil
ne pahasına olursa olsun yaşa
bir tek ölüm önemliyken
sen gel acını okşa
sonra hep kısa sessizlikler
ama insan çığlıkları hatırlanan

Yağmur çiseleri

Canavarları gizlemeye çalışan şiir
rüzgarla gelir aralar perdeleri
dehşeti besler
aşkla oyalanır
savaşı anlatacak bir gece
belki hiç olmayacak
şiir rüzgarla gelir
ölümün taşındığı topraklara
hayaletleri yazar gerçek
tarih canavarları

Çiçeklerle uğraşırken
'yaz' dedi
gökyüzünde birleşti mevsimler
kederini gördüm
gür sesinin saçlarıma düşüşünü
hissettim içindeki savaşı
dağılıp giden mutluluğunu
oradan oraya kaçışan yağmur çiseleri
rüzgarla gelir
böyle sırılsıklam şehre
onun mutsuzluğu benim için değerli
endişeleniyorum karşılık görür diye

Çiçeklerden ayrıldığımda

Özür dilemeye geldim
bu gücü çok iyi bilirim
kendi yolumu bulduğum zaman
aşkı bütünleyen dans
mutlak huzur
bir zamanlar biri çiçeklerden ayrıldığında
yaşamında donduğunda
iz bırakmak için aynı şeyi yaptığında
iyileşme umuduyla
yavaş yavaş eridi
suç şikayette bulunmadı
kendi dünyasındaki delikten aktı avuçlarıma
gülümsedi
ruhumu bir daha görmedim

Her

Sert kokulu şubatta
düşündükçe eziyet ettim kendime
dikine inen yollara alıştım
aynadaki yansımama
ağırlığıma
hissedilen her şeye
yalnızlığa ittiğim gölgelere
savunmasız düzenime
beni sarsan sessizliğe
kötülüğün kol gezdiği derinliklere inmeye
alıştım

Masal Gece

Başına böyle bir şey geldiğini anlatır renkler
adı koyulmamış göklerin

eğlendiğini görmek ruhunun
dünyama nasıl geldiğini
yazarken düşünmediğim şeyler

hünerli hayaller ve şahı
beni yer eden alışkanlığıma dönüştü
kaçmakta kusur etmedim yine de

ne yana dönsem
o zamana kadarmış


Kamçı izi

İnsanların uğrağıydı keder
amin acıların sırtında taşıdığı dualara
gök dolusu kamçı izleri
başım sıyrılıyor dünyadan
yaşam soytarılık
önce kendime doğru
bala doğru arılarla
müthiş lanet büyür tavrımda
yardım etmek istediyse
elinin tersiyle
uğursuz solukla ölüyorum

Sessiz

Hangi sebeptendir bilinmez
cılız çığlıkların ibadeti
zaman kaybı hem fırsatçı
kaderde sayısız yar olmuş
kime emanet edersin nasibi
bir haine vekalet eder yüreğim
geceleri gururlu
kemikleri elimi tutuyor ölünün
şimdi uyanacak hayat
derin düşünceden
siz benim ölmek üzere olduğumu biliyor musunuz
fakat sürgüleyin tüm kapıları
ev sahipleri yalnızlar yabancılar

Öteki

Sesler ilhamını seçti
cesareti olanlar indi merdivenlerden
kötü bir şey diri diri yandı
sesler zehirlendi
diz çöken vicdan ötekiyle bütünleşti
tıpkı seyredilen güzel yerler gibi
neredeyse duyuyordum içimdeki sesleri

defalarca vazgeçiyorum
başka yıldızlar doğuruyorum
ezelden beri yayılıyor parçalarım
umduğum gibi olmuyor

Birlikte

O yeryüzüne indiğinde sis açılmaya başladı
kusursuz ama doğru değil
bağışla beni çünkü iyilikten çektim ellerimi
yüreğim bana bizi kurtaracağını söylerken
inandığım tanrı beni yaşamdan uzaklaştırdı
kuşku yoktu beni korkutuyordu
yeni yüzler görüyordum masada
yan yana iki ayrı sonbahar
kafamın içindeki seslerle yaşayamıyordum
eksiksiz yazgının yolculuğunda
kendimi hep bir yerlerde bırakıyordum



Açılış

Coşkuyu başka şeylerle bastırmaya çalışıyordum
doğa kanunlarına karşı gelerek
çıkarları salıveriyordu mantığım
yalnızlık dünyadaki her şeyi güzelleştiriyordu
ölümsüz bir duvar en büyüğüdür zevklerin
içinden geldiği gibi davranan bakışlar
öğütçü kuşlar bozkırlar
yeşil kahverengi ve siyah
ant içen felaketler
hepsi de kendinden geçen zamanlarda kaldı
eve dönen karıncaları tanımaya başladığımda
arayacak başka bir şey kalmadı

Sesler

Yüzüne doğrudan doğruya bakan insanlar var
yine de senin için duvar içtenliktir
kıskanmaktır yalnızlığı
bahanesidir aksi şeylerin
kudurmuş içler kapar geceleri

utanç duyuyorum
kabul ediyorum
yeniden yaşamaya başlamak istiyorum
hastalığım bu benim
her defasında yeniden istiyorum
alıştım ama bıktım

ruhumu aramaya gidiyorum
kayboluyorum koruda
senin duvarların var ve ben cevapları bilmiyorum
ürkütücü dünya varoluşumuz
gerçek çemberler
uyandırmak istediğim sesler ve mesafeler
yüzünde parçalanan bulutlar

başlarken vazgeçtiğim için
seni bulamıyorum
ama yakından gelen gürültüleri duyuyorum
insanın kendi içinde dolaşmaya mahkum olması çok güç
bana biraz zaman ver

manzarayı gösteren parmakların
tanrının öğreteceklerinden fazla
gelecek senin içinde bulunduğun zaman
gıcırdayan tahtalar
organlar ve sağduyu
arayışın mucizeler gerektirdiğini biliyorum

duraklayıp seni içime soruyorum
sormak zorundayım
söylediğine çok dikkat et
aç gözlerini ve yürü
gece kararmadan kötülükle








Ruh

Sırların yok olmayacağını biliyordum
uyandım
öbür uca ittim geceyi
dirildiğim dünya bu deniz
yarın ölmek için başka kollar bunlar
her şey kararır
ben tek başıma
keyfini çıkar suçluluğun
dağılan yeryüzüne bak
zamanın geldiğini anla
savrul hepsi aynı şey
sıradan hayatlar ölümü keşfeder
akşamüstü bir hikaye yazarsın
karanlık neşeyi anlatırsın
başka gökyüzünde
kulaktan kulağa başka biri olursun
yayılırsın benliğe
ne tuhaf güneş
bana yaşamayı öğret

İçimdeki Yer

Kainatla uyumsuz zihnimden geçen yol

- müthiş bir sarılma isteği

herhangi bir şey gibi
karşımda duran
yer altında saklanan
adımlarımı emen arzular
hortum gibi
dönen kuvvetlenen
zarar vereceğini bile bile

- vazgeçme

ısrarcı uykuların ikimize de faydası olmaz
kısacık anlar gözlerime bakar
sen yoksun artık

Soğuk Hayat

Sesin zamanı sakinleştiriyor
ellerim sana dokunduğunda özgür
yoksa kaç adım gider insan yalnızlığında
kaprislerimi yeniden arzulamam gibi
uzaktan işittiğim kahkahalar
meydanlar biz olağanüstü hayat
anlatamıyorum ki

Düş

yitirmek değil
ama yavaşça
avuçlarından kalbinden etinden
kayması bir şeylerin

Siyah

Hangi anılar dirilir
hangi vücutlar mezara yürür
kumlara sığınan çöl gibi hissiz
kimsenin kaldıramayacağı kadar ağır sırlar
belki bu yüzden
hiç olmaktan
ben olmaktan
günlerin içinde dolaşıp durmaktan
kestane ağaçlarından
şaşkınım kuvvetsiz ihanetin çölünde
kuşku veren var oluştan
tedirgin olmaktan
silahsız ruhlarla bir gece daha
sonra geçer farkına varmadan yükselişim



Derin

Göğsümün altında yaşıyor bulutlar
gece orada ölüyor
ışıklar biraz daha soluyor
odaların düşüncelerin alçalan sesin
nefesim daralıyor ve yollar
ait olduğum bir şey var
ait olduğum bir şey yok


Yabancı

Kalp atışını hissetmek kadar gerçek dışı
rüyalarla geçirdiğim kısa bir tatil dönüşü
baygın hırslarla düşlediğim gelecek
yanlış olan bazı şeyler var
kalbimdeki kanı tanıyamıyorum

Kayıp Deniz

Kederini yerle bir eden şüphelerden sıyrılıyor dikenleri güllerin
kokuları yanık
ama benim uyumam gerek iyileşmek için
takip etmem gerek yaralarımı harap etmek için kendimi
elimden gelenin en kötüsü bu ve bilirsin bu iyi bir şey
bir gün sana yüzeceğim
bahçelerini öldürmüş bir toprağın intikamıyla dalgalanan denizle geleceğim
bugün yarın belki çoktan
geç değil çünkü bil ki zaman da ölebilir



Çıplak Gölge

Gölgelerden kaçırdığı karanlıkla boşaldı su
uzun ve kirli bir borudan
karanlık için bir çırpıda yıkandı şeytan
özveriliydi ilk defa
çırılçıplak ölüm gibi
yoksun hayranlığım cehenneme benim
cennet bir dünya deneme bedenime
aklımın içindekiler
şeyler ve insanlar
kaçın gölgelerden
gölgelerinden ellerinden etlerinden
gece doğmaz gün düşmez
çemberin içinde yalan bahçesi ve ölüm ışıkları
kötülüğüm kötülüklere çıkıyor
ve çember bırakmıyor beni
soğuk rüzgar gibi dokunuyor yanaklarıma
karanlığın aydınlığı gibi ihtişamlı
sonra sönüyor gece
yalnız kalmak için çabalıyorum
gözlerimi kapatmak için bahane ediyorum yorgunluğu
her şey geç her şey gerçek
kiminle paylaşırım günahımı
böyle aceleci ve açgözlüyken



Korku Düşü

Dalgalar gibi yükselmekten
birini sırtından vurmaktan
birinin yüzüne çarpmaktan
hızla
aşağıya çekilmekten
geri gitmekten yine
yeniden gelmekten
aynı şeyleri aynı hırsla yapmaktan
yükselmekten
alçalmaktan
hissetmekten hissizleşmekten
bunlardan

Tılsım

Tılsımıyla parlayan gece
güneş ışıklarını iyileştirir
şimdi gün yok
her haliyle güzel dünya

mavi çiçekler ve kırmızı düşler benimle
yarama düşen kar taneleri canımı acıtıyor
ağzımı kurutan endişe
ama seni hayal edince ölür susuzluk

hepsi tane tane dilimin ucunda
kelimeler bilmem belki güzel yaşlar
gökte beliren ışık gel uykuya düş
ayakta kalanları sevmiyorum
gerçekleri uykuyla değiştiriyorum


Coşkulu Gece

Öldürücü bir tutkuyla kendini suçlu hisseden gece
coşkuyu susturmak için geç kaldığını biliyordu
boşlukları doldurmak için harcadığım çaba
bileklerimi kesen jilet boğazıma dolanan ip
aşağılamalar heyecan kaybı ve bilinmeyen kesikler

Kundakta yazıyorum
isteğin arasına saklıyorum boşvermişliği
beni dinle itiraf etmiş olmak zor
güzel cümlelere gerek yok
gece intihar ederken
mavi renkli oda günü doğurur


Sonsuzluk

çok özlediğin bir zamanın rüyasından uyandığın sabah kalbinde hissettiğin ağırlık gibi 
yada bir kuşun havalandığı andaki rüzgar gibi 
susarak kabul ettiklerin gibi tanıdık hayallerden bahsediyorum 
sonsuza kadar hatta belki başka hayatlara kadar beklemekten
sana ait olan şeyi sonunda bulmuş olmandan
o andan
üzülmene gerek yok
bu gece senin yanındayım
sonunda
sonsuza kadar
neresi varsa gidilecek
üşenmeden her sabah yorgunlukla
içeceğim su gibi ihtiyaç
biraz berrak
aklım hiç olmadığı kadar berrak
yazıyorum şimdi sarıldığını uyumanı benimle
bulamadığım kelimeler var hala
anlatamadıklarım
gözlerinde görüyorum
işte şimdi başka bir hayat istemiyorum
başka biri olmak istemiyorum
seninle olduğum kadar
bize yetinceye kadar beklemekten
sabırdan ilk kez ümitliyim
bunca yoldan sonra biliyordum
ölmek kadar tatlı soğukta
hesaplamadan bir geleceği
şimdi sonsuzluğa uzanıyorum