Hatırla

Yaşam ve ölüm
dört dörtlük hayatın huzursuz ettiği kelebekler
dünyanın tasa dolu doğal uzantıları
öğrenmek istediğim tek şey
kimin yarası üstlendiğim görev
canımı dişime taktığım
kapkara bir kuyu
evin yolunu unutmuş utanç
derin üzüntüler

bu gözlere uzun uzun bakmıştım
neden

Avcılar

Perdeden sonra karanlığı anlatan son beste sokakta duyuldu
dehşete bağlanan şölen bilinmeyeni ister
gece buna rağmen her seferinde biter
masal anlatsa da güzellik öç peşini bırakmaz rüyanın
uyumama koleksiyoncusu başka perde açtı
oyunlar ve avcılarla
biliyor musun kolayca yakalanabilirdim
gerçekleri açmaya çalışan bir makasla ayrılabilirim
bu küçük bir olay

Sonra

Herkes çok daha iyi anlayacaktır
bir adamı yok eden ahmaklığı
ürpertinin verdiği zevkle dolu
bir geleceği olmadığını
kalbin üstüne vuran
üşümüş kuşlar
yaratıkların ihtiyarı
sefil ateş izleri
çatımın altında duruyor
kürek çekiyorum krallara
deniz damarlardan
tanrının isteğini yerine getireceğim
iyiliğe meteliğim yok
hayretler içinde hayaletlerle
dönmeyen yaradılışı alacağım üstüme
sünger gibi çekeceğim aşkı
yılan gibi kıvrılıp
avucuna düşeceğim

Bataklık

Azarlayıp duruyorsun geç saatleri
hayat böyle öğrenilir diyorsun
yüzükoyun yere yapışan kış acısını
kapıyı vuran çocuk çığlığını
alfabeyi söken bir sandalyeyi
oynatıyorsun yerinden
yüreğini daraltan umudunu
kimse anlamak istemez
bataklık toprağını işgal eden
içine düşen ateş senin taleben
kara bulut evine çöken
o günler paylaşmak sırdı
şimdi sığındığın yıllar teker teker vardı evlerine
konuşmaların yükselişin yaralı kuşların
tedirgin
ağla biraz diyorsun
sadece gözleri kalmış minnete
yanan kalabalığa karış
basit bir hayat yaşa
ağzının tadı kaçsın
bunlar duyduklarım
yüzünde biriken teri sil
ne pahasına olursa olsun yaşa
bir tek ölüm önemliyken
sen gel acını okşa
sonra hep kısa sessizlikler
ama insan çığlıkları hatırlanan

Yağmur çiseleri

Canavarları gizlemeye çalışan şiir
rüzgarla gelir aralar perdeleri
dehşeti besler
aşkla oyalanır
savaşı anlatacak bir gece
belki hiç olmayacak
şiir rüzgarla gelir
ölümün taşındığı topraklara
hayaletleri yazar gerçek
tarih canavarları

Çiçeklerle uğraşırken
'yaz' dedi
gökyüzünde birleşti mevsimler
kederini gördüm
gür sesinin saçlarıma düşüşünü
hissettim içindeki savaşı
dağılıp giden mutluluğunu
oradan oraya kaçışan yağmur çiseleri
rüzgarla gelir
böyle sırılsıklam şehre
onun mutsuzluğu benim için değerli
endişeleniyorum karşılık görür diye

Çiçeklerden ayrıldığımda

Özür dilemeye geldim
bu gücü çok iyi bilirim
kendi yolumu bulduğum zaman
aşkı bütünleyen dans
mutlak huzur
bir zamanlar biri çiçeklerden ayrıldığında
yaşamında donduğunda
iz bırakmak için aynı şeyi yaptığında
iyileşme umuduyla
yavaş yavaş eridi
suç şikayette bulunmadı
kendi dünyasındaki delikten aktı avuçlarıma
gülümsedi
ruhumu bir daha görmedim

Her

Sert kokulu şubatta
düşündükçe eziyet ettim kendime
dikine inen yollara alıştım
aynadaki yansımama
ağırlığıma
hissedilen her şeye
yalnızlığa ittiğim gölgelere
savunmasız düzenime
beni sarsan sessizliğe
kötülüğün kol gezdiği derinliklere inmeye
alıştım

Masal Gece

Başına böyle bir şey geldiğini anlatır renkler
adı koyulmamış göklerin

eğlendiğini görmek ruhunun
dünyama nasıl geldiğini
yazarken düşünmediğim şeyler

hünerli hayaller ve şahı
beni yer eden alışkanlığıma dönüştü
kaçmakta kusur etmedim yine de

ne yana dönsem
o zamana kadarmış


Kamçı izi

İnsanların uğrağıydı keder
amin acıların sırtında taşıdığı dualara
gök dolusu kamçı izleri
başım sıyrılıyor dünyadan
yaşam soytarılık
önce kendime doğru
bala doğru arılarla
müthiş lanet büyür tavrımda
yardım etmek istediyse
elinin tersiyle
uğursuz solukla ölüyorum

Sessiz

Hangi sebeptendir bilinmez
cılız çığlıkların ibadeti
zaman kaybı hem fırsatçı
kaderde sayısız yar olmuş
kime emanet edersin nasibi
bir haine vekalet eder yüreğim
geceleri gururlu
kemikleri elimi tutuyor ölünün
şimdi uyanacak hayat
derin düşünceden
siz benim ölmek üzere olduğumu biliyor musunuz
fakat sürgüleyin tüm kapıları
ev sahipleri yalnızlar yabancılar

Öteki

Sesler ilhamını seçti
cesareti olanlar indi merdivenlerden
kötü bir şey diri diri yandı
sesler zehirlendi
diz çöken vicdan ötekiyle bütünleşti
tıpkı seyredilen güzel yerler gibi
neredeyse duyuyordum içimdeki sesleri

defalarca vazgeçiyorum
başka yıldızlar doğuruyorum
ezelden beri yayılıyor parçalarım
umduğum gibi olmuyor

Birlikte

O yeryüzüne indiğinde sis açılmaya başladı
kusursuz ama doğru değil
bağışla beni çünkü iyilikten çektim ellerimi
yüreğim bana bizi kurtaracağını söylerken
inandığım tanrı beni yaşamdan uzaklaştırdı
kuşku yoktu beni korkutuyordu
yeni yüzler görüyordum masada
yan yana iki ayrı sonbahar
kafamın içindeki seslerle yaşayamıyordum
eksiksiz yazgının yolculuğunda
kendimi hep bir yerlerde bırakıyordum



Açılış

Coşkuyu başka şeylerle bastırmaya çalışıyordum
doğa kanunlarına karşı gelerek
çıkarları salıveriyordu mantığım
yalnızlık dünyadaki her şeyi güzelleştiriyordu
ölümsüz bir duvar en büyüğüdür zevklerin
içinden geldiği gibi davranan bakışlar
öğütçü kuşlar bozkırlar
yeşil kahverengi ve siyah
ant içen felaketler
hepsi de kendinden geçen zamanlarda kaldı
eve dönen karıncaları tanımaya başladığımda
arayacak başka bir şey kalmadı