Eylül sonu

İçimdeki boşluğu sana anlatmanın bir yolu olmalı. Ağzım kalabalık. Yüzüm, her yüzden biraz daha buruk ve mutlu. Zaman sadece hatırlamama yardımcı oluyor; ne eksik ne fazla. Kabul etmem gerek bencil bir silici var hafızamda, kimi zaman iyileri seçiyor. Ama bu sadece seni düşünürken oluyor. Ben, çoğu zaman, kendimi en boşluğuna atıyorum kötü hatıraların.
Dizlerimin üstüne çok düştüm. Ne zaman kabuklarını attım yaralarımın, bilmiyorum. Ben aslında, genelde, hiçbir şey bilmiyorum. Sana ne fazla ne de eksik anlatmak istiyorum. Sanırım bu yüzden saçmalıyorum. Sen bunun önemli olmadığını söylüyorsun fakat ben, aynadaki bencil ifademi görüyorum böyle zamanlarda ve bu halim hiç hoşuma gitmiyor. Sonra senin beni bu halimle de seveceğini ima eden ve aslında bana hiç aşina olmayan o bakışını atıyorsun. O sırada bir bira daha içsem mi diye düşünüyorum, sanki çok az şey düşünüyormuşum gibi bir de bunu düşünüyorum...
Saate bakıyorum. Vakit geç olmuş. Keşke seninle biraz daha kalabilsem... Kalınmıyor... Herkes evine gitmeli. Herkesin bir yatağı olmalı ve herkes kendi kapısında sızmalı.
İkimizin bir evi olabileceği ihtimali bile ne güzel.

Vurulduk

Seni anlatarak başlamak isterdim; sayfalar ve sayfalarca... Buradan başlardım ve 150. sayfada bitirebilirdim / ve 150. sayfada buluşabilirdik. Ne tuhaf gerçekleşmemiş yada gerçekleşme ihtimalini naif bir hüzne dayandırdığım bu "seni anlatamama" telaşım, aslında ellerimle kelimelerimi boğuyor - aslında hayır, bu çok şiirsel bir ölüm olurdu benim için - bu senin için olmalı ve ellerim beni boğmalı. Yine de bir nefeslik değildir hayatın, bence sen, pamuk iplikleriyle bağlı değilsindir hayata - yani nefes bir ateşi büyütebilir ancak / nefesin. Şimdi seni yine anlatamayacağım ve sen bu kitabın satıldığı tezgahın önünden geçmeyeceksin. Böyle ihtimaller bizim için gerçekleşmesi imkansız bir düş olabilir ancak. Dur bir dakika, gerçekleşme ihtimalinden bahsetmiştim değil mi? Hani şu seni anlatamayacağımı söyleyip aslında Kafka'dan Milena'ya mektuplar gibi sana dair yazınsal bir romantizm yaratma çabamdan hani? İşte bu yüzden o tezgahın önünden geçeceğini biliyorum. Korkma. Ne yazık ki seninle 150. sayfada buluşma ihtimalim, gerçekleşecek bir naif hüzünden daha çok şey hak ediyor. Peki ne olacak bize?