Sesler

Yüzüne doğrudan doğruya bakan insanlar var
yine de senin için duvar içtenliktir
kıskanmaktır yalnızlığı
bahanesidir aksi şeylerin
kudurmuş içler kapar geceleri

utanç duyuyorum
kabul ediyorum
yeniden yaşamaya başlamak istiyorum
hastalığım bu benim
her defasında yeniden istiyorum
alıştım ama bıktım

ruhumu aramaya gidiyorum
kayboluyorum koruda
senin duvarların var ve ben cevapları bilmiyorum
ürkütücü dünya varoluşumuz
gerçek çemberler
uyandırmak istediğim sesler ve mesafeler
yüzünde parçalanan bulutlar

başlarken vazgeçtiğim için
seni bulamıyorum
ama yakından gelen gürültüleri duyuyorum
insanın kendi içinde dolaşmaya mahkum olması çok güç
bana biraz zaman ver

manzarayı gösteren parmakların
tanrının öğreteceklerinden fazla
gelecek senin içinde bulunduğun zaman
gıcırdayan tahtalar
organlar ve sağduyu
arayışın mucizeler gerektirdiğini biliyorum

duraklayıp seni içime soruyorum
sormak zorundayım
söylediğine çok dikkat et
aç gözlerini ve yürü
gece kararmadan kötülükle








Ruh

Sırların yok olmayacağını biliyordum
uyandım
öbür uca ittim geceyi
dirildiğim dünya bu deniz
yarın ölmek için başka kollar bunlar
her şey kararır
ben tek başıma
keyfini çıkar suçluluğun
dağılan yeryüzüne bak
zamanın geldiğini anla
savrul hepsi aynı şey
sıradan hayatlar ölümü keşfeder
akşamüstü bir hikaye yazarsın
karanlık neşeyi anlatırsın
başka gökyüzünde
kulaktan kulağa başka biri olursun
yayılırsın benliğe
ne tuhaf güneş
bana yaşamayı öğret

İçimdeki Yer

Kainatla uyumsuz zihnimden geçen yol

- müthiş bir sarılma isteği

herhangi bir şey gibi
karşımda duran
yer altında saklanan
adımlarımı emen arzular
hortum gibi
dönen kuvvetlenen
zarar vereceğini bile bile

- vazgeçme

ısrarcı uykuların ikimize de faydası olmaz
kısacık anlar gözlerime bakar
sen yoksun artık

Soğuk Hayat

Sesin zamanı sakinleştiriyor
ellerim sana dokunduğunda özgür
yoksa kaç adım gider insan yalnızlığında
kaprislerimi yeniden arzulamam gibi
uzaktan işittiğim kahkahalar
meydanlar biz olağanüstü hayat
anlatamıyorum ki

Düş

yitirmek değil
ama yavaşça
avuçlarından kalbinden etinden
kayması bir şeylerin

Siyah

Hangi anılar dirilir
hangi vücutlar mezara yürür
kumlara sığınan çöl gibi hissiz
kimsenin kaldıramayacağı kadar ağır sırlar
belki bu yüzden
hiç olmaktan
ben olmaktan
günlerin içinde dolaşıp durmaktan
kestane ağaçlarından
şaşkınım kuvvetsiz ihanetin çölünde
kuşku veren var oluştan
tedirgin olmaktan
silahsız ruhlarla bir gece daha
sonra geçer farkına varmadan yükselişim



Derin

Göğsümün altında yaşıyor bulutlar
gece orada ölüyor
ışıklar biraz daha soluyor
odaların düşüncelerin alçalan sesin
nefesim daralıyor ve yollar
ait olduğum bir şey var
ait olduğum bir şey yok


Yabancı

Kalp atışını hissetmek kadar gerçek dışı
rüyalarla geçirdiğim kısa bir tatil dönüşü
baygın hırslarla düşlediğim gelecek
yanlış olan bazı şeyler var
kalbimdeki kanı tanıyamıyorum

Kayıp Deniz

Kederini yerle bir eden şüphelerden sıyrılıyor dikenleri güllerin
kokuları yanık
ama benim uyumam gerek iyileşmek için
takip etmem gerek yaralarımı harap etmek için kendimi
elimden gelenin en kötüsü bu ve bilirsin bu iyi bir şey
bir gün sana yüzeceğim
bahçelerini öldürmüş bir toprağın intikamıyla dalgalanan denizle geleceğim
bugün yarın belki çoktan
geç değil çünkü bil ki zaman da ölebilir



Çıplak Gölge

Gölgelerden kaçırdığı karanlıkla boşaldı su
uzun ve kirli bir borudan
karanlık için bir çırpıda yıkandı şeytan
özveriliydi ilk defa
çırılçıplak ölüm gibi
yoksun hayranlığım cehenneme benim
cennet bir dünya deneme bedenime
aklımın içindekiler
şeyler ve insanlar
kaçın gölgelerden
gölgelerinden ellerinden etlerinden
gece doğmaz gün düşmez
çemberin içinde yalan bahçesi ve ölüm ışıkları
kötülüğüm kötülüklere çıkıyor
ve çember bırakmıyor beni
soğuk rüzgar gibi dokunuyor yanaklarıma
karanlığın aydınlığı gibi ihtişamlı
sonra sönüyor gece
yalnız kalmak için çabalıyorum
gözlerimi kapatmak için bahane ediyorum yorgunluğu
her şey geç her şey gerçek
kiminle paylaşırım günahımı
böyle aceleci ve açgözlüyken



Korku Düşü

Dalgalar gibi yükselmekten
birini sırtından vurmaktan
birinin yüzüne çarpmaktan
hızla
aşağıya çekilmekten
geri gitmekten yine
yeniden gelmekten
aynı şeyleri aynı hırsla yapmaktan
yükselmekten
alçalmaktan
hissetmekten hissizleşmekten
bunlardan

Tılsım

Tılsımıyla parlayan gece
güneş ışıklarını iyileştirir
şimdi gün yok
her haliyle güzel dünya

mavi çiçekler ve kırmızı düşler benimle
yarama düşen kar taneleri canımı acıtıyor
ağzımı kurutan endişe
ama seni hayal edince ölür susuzluk

hepsi tane tane dilimin ucunda
kelimeler bilmem belki güzel yaşlar
gökte beliren ışık gel uykuya düş
ayakta kalanları sevmiyorum
gerçekleri uykuyla değiştiriyorum


Coşkulu Gece

Öldürücü bir tutkuyla kendini suçlu hisseden gece
coşkuyu susturmak için geç kaldığını biliyordu
boşlukları doldurmak için harcadığım çaba
bileklerimi kesen jilet boğazıma dolanan ip
aşağılamalar heyecan kaybı ve bilinmeyen kesikler

Kundakta yazıyorum
isteğin arasına saklıyorum boşvermişliği
beni dinle itiraf etmiş olmak zor
güzel cümlelere gerek yok
gece intihar ederken
mavi renkli oda günü doğurur


Sonsuzluk

çok özlediğin bir zamanın rüyasından uyandığın sabah kalbinde hissettiğin ağırlık gibi 
yada bir kuşun havalandığı andaki rüzgar gibi 
susarak kabul ettiklerin gibi tanıdık hayallerden bahsediyorum 
sonsuza kadar hatta belki başka hayatlara kadar beklemekten
sana ait olan şeyi sonunda bulmuş olmandan
o andan
üzülmene gerek yok
bu gece senin yanındayım
sonunda
sonsuza kadar
neresi varsa gidilecek
üşenmeden her sabah yorgunlukla
içeceğim su gibi ihtiyaç
biraz berrak
aklım hiç olmadığı kadar berrak
yazıyorum şimdi sarıldığını uyumanı benimle
bulamadığım kelimeler var hala
anlatamadıklarım
gözlerinde görüyorum
işte şimdi başka bir hayat istemiyorum
başka biri olmak istemiyorum
seninle olduğum kadar
bize yetinceye kadar beklemekten
sabırdan ilk kez ümitliyim
bunca yoldan sonra biliyordum
ölmek kadar tatlı soğukta
hesaplamadan bir geleceği
şimdi sonsuzluğa uzanıyorum