Cameron Crowe;

What I wanted to do was capture a feeling like we all get, particularly when we’re alone with music that we love. You get to go to a place that might be embarrassing if someone else was there. You can get to that place in your head.

Record Store

I always tell the girls never take it seriously. If you never take it seriously you never get hurt. If you never get hurt you always have fun and if you ever get lonely, you just go to the record store and visit your friends.

Penny Lane

Tiny Dancer


Almost Famous, kendimi ifade ediş biçimim.

Gittin

Ellerim yapıştı kalbime
söküp çıkaramıyorum
tam orada bir çırpınma
bir kesik

Gelme

Beğenmiyorsan öl
seni diğer tarafta bekliyorum

Creep sabahı

Seni dolabımın kapağında gördüğümü hatırlıyorum. Şarkının sözlerini yani. Yani arkadaşımın dolabının üzerinde yazılı olan şarkı sözlerini. Yani o dolabın üzerindeki Creep yazısını. Kim istemezdi ki öyle bir vücudu ve öyle bir ruhu, öyle değil mi?
Ne çok kırgınlığım var... Ne çok kırgınlığım var sabahın 6'sında kalkmalarıma... Ne çok kırgınlığım var 45 dakika süren tramvay yolculuklarıma. Ne çok kırgınlığım var çıplak dağlara, düzlüklere, boktan insanlara...
Yaşanmış onca şeyden sonra o kış sabahı sırtımdan akan karın soğukluğunu hissediyorum. Dinlediğim şarkıların geniz burkan tadını. Göz hapislerimi, hapishanelerini, güçsüz olma kudretimi, yenilmeden pes etmeyişimi hissediyorum.
Hangi kokuları severdim ben? Hangi yollar ayağıma değdi? Sorularım var çokça...
Bir daha yaşamak istemek ne büyük bir ihanet sözüme!
Yeniden yaşamak isterdim. Her bir saniyesini.
Çok istekliydim. Beceremedim.

Beni güzel bir yerlere götürmeni istiyorum

Güllerin arasından geçiyorum. Parmak uçlarım güneşin sıcak tenine değiyor. Bir yolculuktayım sanki. Sanki omuzlarım kesik beyaz çizgilerin arasında kalmış gibi.
Derin bir uykudan uyanmış gibiyim az önce. Ağzım kurumuş. Şekerim düşmüş. Daha çok sigara hasreti dilim.
Neler oldu ben uyurken? Neler değişti 4 yılda? Ben neden değiştim?
Sahi ben değişmiş miydim?

Sarı, kuru otlar arasından geçiyorum. Kışa basıyorum ayağımı, yürürken takvimi değiştiriyorum. Bulutların ıslak yanaklarına değiyor ellerim. Sahi hala yolda mıyız? Niçin mola vermeden gidiyoruz? Susadım ve daha çok şeker istiyorum.

Beni güzel bir yerlere götürmeni istiyorum.

Bu da böyle olsun. Boktan şeylerle harcanmış bir dünya saçmalık. Uyurken ben çok şey olmuş. Uyurken ben hiçbir şey olmamış.


Mogwai - Take me somewhere nice

Kahve çekirdeği

Sana bir hikaye anlatmak için oturdum ve yazmaya başladım. 4. satırdan sonra ne kadar saçma ve samimiyetsiz olduğunu farkettim. Sildim. Yalandı ve bence bir yalan da samimi olmalıydı. 

70'lerin başında San Diego'da olabilirdik. Sen beni tanımıyor olabilirdin ve ben bir insan olmayabilirdim. Her sabah içtiğin kahvenin çekirdeği olabilirdim. Belki bu sayede sistemine sızabilirdim.


Aşk gelir ve gider tıpkı insanlar gibi...

İnsanlar hep gider. Bu yüzden sanırım ben bir kahve çekirdeğiyim.

Stillwater - Love comes and goes
hey Stillwater no more airplanes ;)

Requiem for a Dream

Other people have told me that before, and it was meaningless. When you say it, I hear it. 

Marion

Tuşlar

Sokaklarda yürüyelim tuşlara basmadan
başka bir adamla görüşmeden önce kadını vuralım
hayır 
mecazi bu katliam
nasıl istersen öyle olur

Bugün sıcak
bugün kıştan uzak
aralamadan önce kapattın mı bir bak

Sıkıştım burada

Sular kesik ve param yok
dur bir dakika müzik açıp geliyorum:
 - hey joe!

Pekala nerede kalmıştık
ah evet
ben

Je danse