ipek böcekleri


bu denli sıradışı hissedip nasıl böylesi utangaçsın sen!
sadece 2 ay için gözlerine 1 dakika bakmam yeterliydi
ve şimdi herşey olması gerektiği gibi:
eski...
o çirkin gömleği neden giydiğini bilemeyeceğin gibi beni neden sevdiğinin cevabını da bulamayacaksın
 ve aksine, çözülmeyen bu sorular, ıslanmış bir camın ardından sana baktığım sıcaklığı hissettirmeyecekler.


şimdi ipek böceklerini anlıyor musun?
kusursuzluk için çirkinlik barındır içinde ki unutulmaz da olasın....

konu sana gelince


konu sana gelince yazamıyorum...
bugüne kadar okudukların, okuduklarının okunanlarıdır;
kelimedir sadece,
çok içine işlemişse harftir
ve yazılacak olağanca hikayenin 2. cümlesidir;
asla ilk cümle olamayacak kadar utangaç...
sustuğunda başını kaldırmak gelmez içimden.
baksan bana diye geçirsem de içimden.
sen, olduğun gibi sen bir yerde..

ben seni öyle mahçup etmem;
ben de başımı eğerim.
belki eğdimiz yerde,
aşağıda biryerlerde göz göze geliriz...

aptalım ben, aptal


aşık olunamayacak kadar aptalım ben.
ben zeki biri değilim; tamamen, derinime derinime aptalım!
bana şarkılar yazmazsın,
bana şarkı söylemezsin,
hatta bana taksi bile çağırmazsın..
yinede tüm iyi niyetimle sana herşeyin güzel olacağını' söyleyebilirim.
sabah senden önce olmasa bile seninle kalkabilirim,
seninle kahve içebilir ve sana "hoşçakal" diyebilirim..
kapıyı üstünden 2 defa kilitlerim.
öyle sokaklara, dünyaya, uzaya taşacak bir aşk istemem; dedim ya aptalım...

kalbimizi çıkardık



yavuz: sen napıyosun?

eylül: nasıl napıyorum?

yavuz: napıyosun?
kendi açtığın yaraya pansuman mı yapıyosun?

sonra geçer

herşey mükemmel giderken
güzel bir yemek yediğin sırada
ağzına o lezzetli son parçayı aldığında

birden o'nu çok özlersin...

ve ağlamaya başlarsın
hıçkırıklarından boğuluncaya kadar
biri sana sarılıp evine bırakıncaya kadar
uykuya dalıncaya kadar
ağlarsın...

sonra geçer.

ne demişti alper ada'ya;
"...içtim, mavi telaşla..."
her vakit böyle olmasa bile neticesinde insanız her' nevi..
yani blemiyorum,
anneliğin sıradanlığını keşfetmek isteyip mucizeye inanmak arasında ne büyük ve içten gülücükler, ne pahalı mamalar ve ne merhametli kocalar gözden kaçtı.(?)

herkes anne olamaz.
herkes baba da olamaz.

mucizeleri sıradanlaştırmak onları anlamak - anlamlandırmak demek değil çünkü.

olmamalı.
hayat bazen istediğin olmaz
bazen hayat istediğin gibi olur

pardon!
pardon bakar mısınız?

hey!
hey joe?


ısabelle ve bertolucci için.

yağmur yağmıyor

neden susuyorsun?
- şşş
ne oldu, nereye bakıyorsun?
-şşş
 ?
- hissedebiliyor musun
kaç damla çarpıyor bu pencereye?
vuruşlarını, dokunuşlarını,
ıslağı hissedebiliyor musun?
aşk bu işte!
yağmur damlalarını sayamayacak kadar çaresiz, ama istekli olmak aşk.

aşk, yağmur damlalarını teninde hissetmek, sonra kurumak demek.

bugün, bu demek...

benim hakkımdaki yalanlar seni korkutuyorsa
bana daha fazla yalan söyleme

söyleme!

devam et hadi,
sus!
sus..

az evvel öldürdüm kendimi

bana bakınca kendini göremezsin
aramaktan sakınırsın kendini
hep yanlış birşey söyleyecekmiş gibi korkarsın..

yapma!
gelme!

yapma...

kendini hatırlatmam sana
yada başka birini
sıcak değil ellerim
soğuk..

az evvel öldürdüm kendimi
bir köprüden çiçekler attım suya

önce tadına baktım

yeniden yaşamak için bir acıyı
yeniden mutlu olmak ister misin?

kalk yerinden
aşık ol
paramparça ol
yıkıntılar kalsın parmak aralarında

gece nöbeti: yer uyuyordu ve gök onu kucağında sallıyordu

yer uyuyordu
ve gök onu kucağında sallıyordu.
at sesleri uzaklardan kulağıma çalınıyor,
nefesim yetmiyor,
ayaklarım taşımıyordu yorgun bedenimi..

kan beyaza çalıyordu,
örtüyordu renkleri.
suyu buz yapıyordu soğuk.
gittikçe yükseliyordu müzik;
heyecan, korku, yalnızlık..

gece yanan ateşi gördüm.
ormanın karanlığı yeşili yok etmişken
can acılarım bir zırhın gerisinde saklanıyordu.

hikayene son yazabilir misin?
biter mi yaşadıkların anlatmakla?
dayanabilir misin noktaların hançerine,
acısına yaranın?

akan suyun önüne geçebilir misin?
bir asa ile kayan taşa dur diyebilir misin?

kanatlarımı çıkardım, yeniden yalan yapalım


iç çamaşırlarını çıkardıktan sonra tek bir şey kalmıştı.
vücudunda asılı kalmıştı,
kanatlarını çıkardı..

şimdi herşey açık, herşey günah, herşey gerçekti...

yalan kalmadı aramızda.
eski yalanları seviştik,
sonra yeni yalanlar yaptık.

hangi dakika biz olduk?
biz, neden biz olduk?

köprü kuruldu, üstümüzden geçti insanlar.
kuşlar kanatlarını bıraktı.
gökyüzü ayağa düştü.
toprak, ardımızı yasladığımız duvar oldu.

bu dünyanın son günü ise
güzel bugün,
bitmesin...

eski çaldı kulağıma

aklı evvelim, kıymetlim, efendim
bir hüznü şen eder sesin
hiç duymasam, aklıma düşen gözlerin
servetim, bir gönlü cevherim
bir bakmışsın senle olmuş cennetim

iyi kalpli insanların başına iyi kalpli insanlar gelir...
- miş.

bir laf ki rüzgar kilidi

laf aram ol
- ayır beni,
  sus beni,
  dinle beni..

hoyrat bir rüzgar ol
- es başımdan dağıt..

kilit ol
- geç eskiden,
  çevir,
  dön bana..

iste


içerde bir yerlerde kaldı kelimeler,
bana bakıyor..

salınıyor gözümün önünde, sarılıyor başkasına.
nasıl da iç çekiyor,
nasılda ben oluyor kıskançlık..

mendilim kurumaz,
kimseyle barış yapmaz kör talihim.

zaman aralığı bulsaydık,
toz bulutuna sarılıp uyusaydık..

yalan birazda biz olsaydık artık!
en uzun, ıssız yaşayan yalan olsa gerçekler!

azıcık anla,
bitmiyor yol;
uzuyor..

bak yine salınıyor,
geliyor..

ben sana vaad' ettiğimden fazlasını vermedimki,
minnetin neden?

siboney

'
' aşk bir zamanlamanın tamamıdır. er yada geç doğru insanla karşılaşmak değildir. eğer başka bir zaman ve yerde yaşamış olsaydım hikayem çok farklı bi sonla biterdi "

kalk,
bas play e
far sür, ruj sür, aç dolabı al kazağını atkını
hatta sıralama kadar tutarsız, eşyalar kadar lazımsız ol;

boşver de ...

- kadın ol bi ya kadın ol !!!
olduu, teşekkürler

hello stranger you're a danger

yahu atalarım siz neler yaptınız, ben böyle çok karakterli çok şeye iç geçiren bir kadın oldum ? ne menem bir zihniyetim, hangi topraklara aidiyetim var?

ilahi hayat, çok mu gerek ?

otobüs geldi, kalk kalk!

haftaya güzel başlatabilir.
amores perros, hani böyle canın çeker yada ne bileyim anlamsız yüksek sesler, " evet " demeler izleyelim mi demelere vb durumların ana baba filmidir.
teşekkürler, sanki haftaya başlamak için film müzik elzem, vallahi iyi düşün iyi olsun.
yani birde absurde' ol ya 'dön de bi gül de' :D

" ödediniz bile "

sonra, şimdi yat uyu

bir paket sigara içtikten sonra sana sarılmak gibiydi..
- ihanetin kokusunu alabiliyorum.

Erol Evgin ve Gülşen Bubikoğlu'nun Renkli Dünya adında filmleri vardı. Gülşen Bubikoğlu bu şarkıyı söylerken gerçekten o söylüyor sanmıştım.

halbuki görselim iyi değildir ama..

" içinizi başka yerde dökün lütfen "

ihtimal 2

                                                 
bir ihtimal tanışırdık
 - bu dünyadan olsaydım
azap nasıl bir kelime ?
 her harfi ayrı bir silah sanki.
kan akıyor
kan topluyor p harfi ..
ve muzdarip' kadar hiçe sayılmış olamazsın kuşku' !
 gidersen kalırsın çünkü sen ...

pardon, görmedim

kıvrak zekana hayranım
 arada bir yerlere çarpmasa.
konusu "kadın" olan, dedi.
 - şaşırmadım.
bir kadın hatırlat, bir isim ver, dedim.
 - şaşırdı. seçemedi.

herşey çok açık, kapat.

beklentilerimizi düşük mü tutuyorduk ?
 - hayır. hatta hiç beklemiyorduk.
umut fakirin ekmeğimiydi?
 - hayır. değildi. fakir umut bile etmez. birşey olunca şaşırır. sevinir sonra.
işte gerçek mutluluk budur; birkaç saniye, bilemedin dakika.