Sana

Kim ne yapmış hiç yapmadım
Kim ne demiş hiç dinlemedim
Nasıl yazıldın onunla da ilgim yok
Bir köşede içtim kustum
ama sana
Tam olarak sana
Diyelim ki sana
Sana olsa ne olur ki
İşte sana

Lütfen

Lütfen deme
dersen
Nero Paris'i yakar
Kemancı damdan düşer
şaraplar soğandan yapılır

zaten bir erkek bir kadını nasıl sevebilir ki
o kadın sevgiye ölesiye inanırken

Velhasıldan sonra

Bak işte burada duruyor
yatağımın üstünde
kapağını sevdiğim
her bir sayfasına dokunduğum sarı
arasına bir şeyler koyup unuttuğum bir kitap

Senin hikayeni başka bir yerden öğrendim
sevdim de
Ne var ki detayların bana hep sıkıcı geldi
cümlelerini tanımak istemedim

Velhasıl kapağın hep bakir
hikayen ortalıkta kaldı

Acıtan haller

En ücra hücrendeyim dans ederken

uzak bir müzik
en sevdiğin tınılardan o şarkı işte

Benim kalbimi paramparça eden
o acıtan haller kaç tane anlamadan
çiviliyor duvara birkaç tane
seninle ve benimle

Beyaz balık

Ne yalnız ne kalabalık

küçük kara balık
beyaz balık artık
ne büyük ne küçük

Artık efsane değil
ama beyaz iyi olandı değil mi?

Mat

Mahcubiyet hala duyduğum
minnet hırsına kendimi unuttum
parlak olan ne varsa çok kirli
toza bulanmış her mat
beyazın ilk anlamı

Birlikte oynayalım

İyi gelmiyor hiçbir şey
ne sigara ne alkol
kalabalık hissettirmiyor
ne geçen arabalar ne karşı evin ışıkları
güven vermiyor kendi suretim

sonra küçük prens:
"gel, birlikte oynayalım, öyle mutsuzum ki"

Gri

Bir günlük ömrüm olsaydı
kanatlarımı taşırdım sırtımda
siyahmış beyazmış bilmeden
şimdi ne olduysa oldu
bir günde kalbim durdu

sonra yeniden birkaç ürkek atış

öldüysem ben
neden hala sıcak
neden hala kanatlarım
yok

Adam

Bir hezeyana bilet kesti adam
bıkkınlık geldi
anlattı her şeyi
sevdim

Tekme attı çocuk
bağırarak sustum

Güzel bir söz duydum
yazdım

Sağırdın
kulak oldum
kördün
gözlerin

Önce sen kurtar beni
enikonu
göz göre göre
sana ağlıyorum

Bu sadece idam değil
tenine hiç dokunmamışken
hiçbir ölüm ölüm değil

Sibel Alaş - Adam

Duvardaki tırnak izlerim

Kusurlu korkularımı düzeltme şansım yok
kusurlu yüzümü
kusurlu hayatımı
yenilgilerimi
yitirişimi her defasında kendimi
ve seni bir kez daha anmayı
hak etmemek bu suyun saflığını
her yağmurda günahlarımda ıslandığımı anımsamayı

bunları düzeltme şansım yok


Günahlarımdan arınacak bir ölüm bile sonu değilken bu aciz hayatın

sonu bile yoksa bu sevdaya tuzak tüm hayatın
gitmenin sendeki harflerine hangi nokta son verebilir

Mümkün müdür yorgunluğuna isim koymak ve anlatmak çaresizliğini

gülmek kadar olağan ve zor bir şey midir şehrini bırakmak ardında
unutulur mu sözler her bir şarkının kelimesiyken

İçimdeki her bir susuşun çığlığı yankılanırken 

kutsal olmayan 
yalan yanlış bir yakarıştır bu şimdi 
ve ellerim bir duvarı okşayarak geçer
hıçkıra hıçkıra ağlarım
eğilir bükülürüm
yürürüm
söylenirim adını
sessiz haykırırım ve giderim işte 
gitmeyi en son isteyeceğim yere
senin yanında asla olmayacak bu bedeni
sana asla gitmeyecek yolları ıslatarak ve tırnaklarımla duvarlarını çizerek
yollarını aşındırarak götürürüm

Masalım

Mezar gibi bu şarkın bana
girmek o kapıdan ve görmek tüm cehennemi

Sustum yine
unuttum bana yaptığını, yapmadığını, dokunmadığını, öpmediğini ve söylemediğini

Ağladım
utangaçlığını, uzaklığını, terkedişini, vazgeçişini, şarkılarını, korkularını, çocukluğunu

Merhamet dileniyorum halime
merhamete merhamet dileniyorum
acizliğime, kalbime, gidişime, hiçbir zaman ait olamayışıma, aşklarıma ve sevgi dolu zamanlarıma merhamet dileniyorum

Boş bir sokakta sana rastlamak kadar
senin yüzünü görmek kadar güzel, heyecanlı, sen kadar aşk dolu
çünkü nerede karşılaşır bu iki yüz bir daha
nerede sana bir kez daha merhaba der
hoşçakalına ağlar

Bu veda bir kavuşmanın imzasıdır şimdi
seni tekrar göreceğim bir masalın siyahını şarkılarıma boyadım
her gün ve her gün
dinliyorum seni

Yalnızlığımda yalnız olmadığım hissi veren şeyleri sevdim ben

Son nefesi çekip
son yudumu içtiğinde
en sevdiğin şarkıyı bile dinlemek istemezsin

Bir sabaha karşı filmi başlar
onunla uyursun




Yüzleşme

Hislerini kaybettiğin bir ara bu
gerçekten sahip miydin sanki
boşa bir hayıflanma
durduğun zaman devam etmek istemezsin yeniden
sadece tek bir şans her sefer için
son olsun diye boş yere debelenme
bir sonrakinde sen de sevilirsin

Gece hikayem

Karanlığı yaşamak
ve gerçekten karanlık
bu acılarımdan bir ilham alış değil
bir itiraf ya da
değil

ağlamak,
bu karanlığın yanında arınmış durmak demek
henüz arındım denemez

kurtulduğumu sanıyordum
o hastalıklı o sinsi duygudan
yeniden kapımda olması olası değil
bu ne yüzsüzlük
bu ne güçsüzlük
bu ahlaksızlık
bu parçalanmak her gün bir daha
yeniden doğuşun yalanlarıyla
büyük ve karanlık bir aşkı
sadece ve öyle
ölesiye istemek

onu istemek
istendiğini bilmeden
aşık olmak
olunduğunu bilmeden
ya da öyle bile olmadan
bilmeden
görmeden
istemek

Diye

Her gün konuşuyorum
duyduğunu düşünmek
hayır
yetmiyor
bu bir yalan
yalanlardan bıkmamış mıydım
bir öfke ki bu
hep böyle
aşklar gibi işte
her gün aşkımı da yolluyorum sana
bitsin
kalmasın diye

Çirkin

Ne kadar güzel yüzün
ben bu çirkinlikten bakamıyorum
güzelliğine ölesiye çirkinim ben
duyduğun bir ses olsam
sesim de güzel değil
sesim ses değil sesine
seslenemiyorum
kirliyim temizliğine senin
ve alabildiğine kötü
uykumu al
uykunu ver bana
karım ol
beyazlığının altında
toprağın olayım sana sarılı
beyazına saklı

Hürmetimden sana azalışım

El ver bir kez
ne diyesi boş
kimin aldatması kalbim
ne uçurum kenarı
ne en sığı karanın
korktuğunu yapmak
fenerini söndürmek salaşında renksizliğimde
hürmetimden sana azalışım
yok oluşum
var oluşum yok ederek seni
musallat oluşu sarhoşluğun
bir acı tadı ertesinde sabahın
yakamozu sevmek hayat buluşta
gün doğuşuna inat

Sabaha karşı

Yalınayak dolaşmayacak
ayakkabılarını arayacak ayaklarım
ne zaman bıraktıysa
gülen yüzünü
demini almaya ne zaman doymayacaksa
almış olmaya lanetinden saçmalayıp
çocuk bu denecekse
o zaman geriye bıraktığım yangınlarımı
söndürdüğünle yakacaksın

Ölümüm

Susmaya zorlandığım her şeyi susmuş muydu birileri
susmuş muydu suçlarım
suçların senin
yüzüne suçlu benim her bir sevabım
kurdu bozdu oyunlarım kendini
gökyüzüm ve toprağım
benimle bensiz
seninim sensiz
böyle mi olur şimdi ölümüm
afili mi bu sefer ki
son olsun bu ölümüm

Adımların kadarım (Sanırım sen de öyle)

Kaybolduğum vakit bana merdiven olan adımların kadarım
çok ama çıkılamaz değil
uzun bir yol sanki kalbim duracak
sana değilse de yaşadıklarıma
kalbim durmadıysa hala sana değil
yaşayacaklarıma aşığım
senden ötürü de değil aslında
kelimelerim ve ben
ben sadece bana dair benden ötürüyüm
ve bu gece tek bir melodi tek bir yudum yeter
hissediyorum
kalbim var filmlerdeki kadar romantik olmasa da
bir arka fonu var onun da
ve sen ağlayabilirsin

Sen okudun (Ne kaldı?)

Anı saydığım
süründüğüm
ağladığım
seçtiğim
bu yüzden hep geride kaldığım
ben dışında kimse ağlamadı
ben unuttum yaşamı
benle yaşadı bana inat benler
onlar
telaşlarım
sevdiklerim
umutlarım
unuttuklarım
unuttturduklarım
ve nefesimi verdim şu an burada seninle
okuyorsun ya beni
şu an
baktın
beğenmedin yine
ben kaybettim
sen okudun
ne kaldı
ben uyudum uyandım
seni seçtim
kaybettim

Yara

Bağışa tutsak kibirim
lanet gibi bir şey bu
gece gibi bir şey
hem güzel hem karanlık
saçma her şey
kırık
saçmayım
pişmanım
suçluyum biraz
herşeyimle
yarama kaçıncı elin değişi
yaram da kirli
elim yüzüm
ben gibi sarhoş inkarlar
hayırlar
yağmur kaldırımları temizlese de
kirleniyor yeniden
yaz geliyor kuruyor şehrim
günahkar yine

Sırt dönmüş mutluluk

Mahremiyetine müdavim olan ruhumun
sağlığına günah bir saldırış
sonrasında azalıp öncesine çoğalan
hem bir deniz hem bir çöl olan bağışıklığımla barışık
inkara set kurmuş
damarlarıma karışmışlığıyla sırt dönük
ne hazin ne mutlu bir gece ki
gözyaşlarımı ellerin siliyor

Sarhoşluk

Küskün değil deliliğim huzuruma
tüm yanlışlarını içiyorum yalnızlığımın
anılardan sıyrılmış can yakarışlarım
gözyaşlarımdan taşan bardağım
alın yazıma ters düşen anlatımım
dahasına gem
dönüşlerine kavuşamazlığım
ne çıkar yorgunluğuma göz yumuşundan
yalnızlık paylaşılmazken
yakınımdaki sevgimden günahkar suskun dillerim
başka bir adama olan değerim
son bir kadehle yeniden yenilenirim
seninle hayata der
yad ederim

Ölmüşlüğüne sığınıyor terbiyem

Bıçak yaralarıyla iyileşen bir gönül yarası halim
kıpkırmızı kalbimin ağlayışı
nefeslerde hep başka nefesler var
yeni bir kaldırışı yüreğimin
ben bana ait değilken
sonuna kadar
sevmenin seçiciliğinden düşüşe
bir dedikodudur almış yürümüş
çilingiri kurmuşum bize dair
içiyorum tüm acılarımızı
ikimizin yerine tek dublede
olmuyor ki gözümün gördüğü
acım dinmiyor aldatışına
aldatılmışlığıma
ölmüşlüğüne sığınıyor terbiyem
sövemiyor yüzüne yüzüne
ağlamak kadına kolaysa
sus da dinle
konuşma
inkarına yenik bir halin kaybedişine
mısralarım cevaptır kanına
adamlığına kadınlığıma

Kederim bir sana susar

Nasıl akar nasıl ağlar gözyaşlarına benim sevdam
duyulmuş mudur kaçaklığı mahpusluğundan
ağla sen de o vakit
tüm zorbalıklarına
hissedişinin
ağla da bağıra bağıra inlet bu şehri
sel olsun yaşların kuraklığıma
dört duvar olmuş köşelerinden
boşluğu savrulur varlık dediğinin
sen beni alıp gidersin sözüme
ateş yakar sarılışına
sarılışıma yar olur gecelerin habersiz zehri
gözlerimin yağmuruna asık olduğum kadar
asığım sana
sokaklarımın kördüğümü sana çözülür
canım sana kanatlanır
odalarım sana yatak yapar
kederim bir sana susar
aşkım bir sana ağlar

ağla

Sokaklarım senin sokağında

Vurgununa yenilişim
biten bir sürgünden dönüşüm
çıkmaz ecellerim
yutkunamayan bir boğazın amansızlığında
cellatımın koynunda
aşkımı sonsuza yazar
erişilemeyen bir bedenin tükenişi
zamansa yok
ve sokakların haykırışında
her bir kelimen sonsuzluğumda
sokaklarım senin sokağında

İyi olmamak

Bu nedenledir kederlere yakınlığım
tüm kötülükleri sıyırışı bacağından
ve kendine gelişimin en derininde
seviyorum tüm kötülükleri
ben sana iyi olamam
her şeye dair yağmurken
gündüze, sana vurmuşluğumda
her bir çizgine aşina
hangi nefesim vazgeçirebilir o nedenle
açtığım fallara deliliğimi

Kayıp

Olur olmaz duygular yadigarın
tahmini olmayan
adsız
harbi meydanlarımın
selamsız veda oluşlarıma
nazik dokunuşu her bir yağmalanışın
hangi vakit düştü beyazıma kan
hangi yoldu baş koyuşum
mutluluğa, inancıma
şimdi tek bir çiçek yeşertemiyor büyük sandığım yüreğim
eziliyorum iyilik sandığım sancılarımın altında
uyuyorum her gün ve her gece
uzamıyor yollarım
kısalmıyor kahretsin
ve sessizliğim kazanıyor harbini yıkanışımın
her defasında
ne bir alaturka açar bıçak ağzımı
ne de kirleten kan beyazımı
gidiyorum ve sen de geliyorsun
sen de gidiyorsun
yeni parçalanmışlıklara iştahla
yağmaladıklarımızı ardımızda bırakarak
hep biraz daha mahvolarak

Sıyrılır tenim yapışan hücrelerinden

Pişmanlıklardan kurtaramıyorum nefesimi
her defasında biraz daha vazgeçilmez biraz daha derinden
yüreğimin daralmışlığındaki vazgeçilmezliğin kadar tutkulu
ve her pişmanlık kadar öldürücü
vazgeçtiğim her ahım, uğurlayışlarım, yanışlarım cayır cayır
susmak kafi gündüzlerime
gecelerimin acı seslerini hangi şarkınla bastırır dilin
durmadan konuş geceler ve gecelerce
koş durmadan bana
tut ve bırakma ellerimi
yine sıyrılır tenim yapışan hücrelerinden
sevmezsen beni gerçekten
konuşurum geceler boyu
ve hiçbir gündüz kurtaramaz seni benim bağışlamazlığımdan
ne sen çok konuş o yüzden
ne beni sustur derinden
ağıtlarına kat beni
mutluluğundan ayrılmışken
hiçbir mutluluğumu söz etme ağıtlarının derinine

Gözlerimle terketmiş ellerimi bırakmış

Merhametine kaldım kendi yüreğimin
kötülüğümün düşmüşlüğüne
gururum ayaklansa ne fayda
yazısı kalmamışken kaderimin
gönlüme yan olup sessizliğime düşüşünden
gidişinden de alıkoyamadım seni
uyandım
vakit geç olmuş
gözlerimle terketmiş
ellerimi bırakmış

Ateşe hasretin olmalıyım üşüdüğün vakit

Ateşe hasretin olmalıyım üşüdüğün vakit
gözyaşlarının mutluluğa erişilmezi
hastalığının devası kimi zaman
yastığının boşluğuna düşmüş yalnızlığın
ben sen olmalıyım canına eş
tenine bir başka ten yaratmalı kederim
ilk sen bakmalısın gözlerime
ilk ben görmeliyim senin gözlerini
kimsenin görmediği kimsenin bakmadığı gibi
benim adım bir sen olmalı
senin yüzün bir bana bakmalı

Denize özlem koymuş yağmurların

Günü olmayan bir gecesin
sabaha hiç varamaz ecelin bile
mekanların en müşkülünde
sana hasret koynumdaki sıcağın
denize özlem koymuş yağmurların
üstüne bir de damlalara iç çektiren uzağın
dilinde bir kelime olmuş yalnızlığın
kor gibi yakan biçare, yorgun
senin yaralarına merhem olan ellerim
benim yaralarımı kanatıyor her gün
sen günlerden bir habersin
kanayan gecelere de yetişemez mi kudretin

ve bu akşam yeniden büyür her bir yaşım

Tebessümlere bilenecek yitirilişler
misafirliğimi hangi şafak karaya boyar
ve bu akşam yeniden büyür her bir yaşım
sayesinde mülteciliğinden kurtulur yaşanmamışlıklarım
siyah perdeleri kapanınca sahnemin
başka bir cana kavuşur içimdeki sırlarım
yine aynı gece olur elleri şafağını bulur
sessizliğimi alırım kelimeleri bırakırım ardımda
sen bilemezsin oyuncağın olur
mabedim yıkılır evsiz kalırım
hoşçakallarım yiter ellerimde sözlerim zaten sende
konuşamayınca sevmem sessizliğimi
hissedip atamam çığlığa tutkum olur senin oyuncağın
yine sana döner yollar
hepsi çıkmazda hepsi bana dönüşte

Hallerine kötülükten yana

Tenine bıçak bakışlarım
terinle yıkanır her sabah
tavrına mükellif sabrım
mahzun nefretine uyur
şafağına kararan gecene aydınlanan
sana bilenen sana kanayan
ve seninle yeniden sarılan
yaraya benzeyen bereme bulanan
senin hallerine kötülükten yana duran
ne varsa al getir kalbinde
yine bana ait olan

Öylesi değil de

Sadece güzel değil
anlamlı, içten, derin
diplerde ne varsa gizemli
bir o kadar da aleni
herkes görsün diye bilsin diye
biraz da saklı sanki
kimse görmesin kimse de bilmesin diye
öylesi değil de
tarifi yok bir şekilde

Cam

Zamanında bambaşka dururdu renkler
hiçbirine ad koymazdım
gerek de yoktu zaten
sonra sustum
yalnız kaldım
renklerimi gözyaşlarım yıkadı
şimdi her rengin adı var
renklerine inanılsın diye
daha çok sevilsin diye
camlara mı boyardım seni
hangi renktin sen
unuttum

SIKINTI diye

Beklenen farklı bir güçse sana dair düşüncelerden doğan, hiçbir algı buna mani teşkil edemez sanıyorum. Tuhaf bir çekimin yine tuhaf ortalığında kalan her inanış, seninkinden farklı değil aslında. Bu nedenledir ki gerçekler beni acıtmaz; belki bir anlığına üzer ya da düşündürür ama acıtmaz. Beni acıtan tek şey kaçırmış olduklarım ve olacaklarımdır...(

Hatalarına sevap öğretilen bildiklerime hata öğrenilen

Söyleyecek ne kadar sözümüz var
ertelenen geç kalan dahası
hangi saçma savaş sonrası gururlanıyoruz
ya da denilebilir mi ki hangi bitiş sonrası kaybediyoruz gururu yine
coşkuyla başlayan her şey birer tüy mü kayıp giden
yorgunluğa yenilen kaçırılmışlıkların yanı sıra
bir şarap kadar kırmızı mı gözlerin
sana aşık olduğum kadar aşık mısın sen de bana
yitirdiklerini mi arıyorsun
beni mi buluyorsun gökyüzünde
hatalarına mı sevap öğrettiklerim
bildiklerime mi hata öğrendiklerim
çünkü ben de seni seviyorum
nedeni yoktur düşünsen
neden aramaya başladığın an
sevmemektir bir yandan
asla sona ulaşmamaktır
biraz sendendir
biraz ondan

Basit anlam

Yara açıktır ve hep içerlere işler. Hayatı senin gibi görmeyenlere anlatsan dinlemezler. Dinleseler bile inanmazlar. ''Biz böyle görmüyoruz. Senin ruhun hasta'' derler. Kendin gibi birini bulana kadar hastasındır.
demiş Cezmi Ersöz.

Şizofren aşka mektuptan sonra hayallerim paramparça olmuştu.
Belki şahaneydi hikayesi kitabın fakat parçalanan da zaten benim hayallerimdi.
Adına bahşettiğim tutkum, elime değdiğindeki sıcağı ilk sayfasının ve bana yarattırdığı düş bahçesi yok olmuştu okuduktan sonra. Benim şizofren aşka mektupum olamamıştı.
Kimbilir belki olması gerekmiyordu. Yine de hep kaçtım sözlerinden, basitliğinden de karmaşıklığından.
Yine de böylesi anlatılırdı en basitinden yaşanan karmaşıklık. Bu nedenle ilk kez basitleşti cümleleri insana dair karmaşıklığımın.

.

İçtim hadlerimi

Bir sigara daha
biraz daha alkol
belki o zaman daha az sıkışır göğsüm
daha az düğümlenir boğazım
her şey daha az
her şey daha fazla haddinden

hadlerimi kattım şişelere
bir gün daha az
bir gün daha fazla

içtim

Uzaklığında gözlerine dualanan

Sana susan her harfim
zeytin ağacım bereketim
izin olmayan toprağım ben
sele karışıp akan
suskunluğuna yağmur kucaklayan
güneşe esir olan
uzaklığında gözlerine dualanan

Görmezlikten gördüklerim

Geldiğim her yere geç kaldım
tenine de
sözüne de
sana da

ötesi sence senden mi öte

El yazın

Başlangıçların acemiliği
senin öğretmenliğinden acemi
buradayım bedenime sahip
aşkıma sahip olduğunda
aşka hazır değil ön sıram
şehvet senin ellerinde
gözlerinin dudaklarını öldürüşünü izledim
kederime el yazını okudum
şimdi kapı kapandı
kimse geriye bir şey bırakmadı
benden başka bedenimden başka
kaçtığım vale
sen kucaklarken
öğrendiğim her şey bağırmana ödül
bedelim görmezlikten gördüklerim