Yokluk

Bir nedeni yok
yine akşam oldu işte
yine sabah olacak falan
nasıl oluyor acıkıyorum
çay çekiyor canım

Şimdi sen burada olsaydın 
çay olsaydı
sabah olsaydı
akşam olsaydı
ben acıksaydım

ya da

bu dediklerim olmasaydı
sen burada olsaydın şimdi
aşk olsaydı


Bu da olsun

Uyumuyorum artık. Sabaha kadar yanan ışıklardan biri de benim. Uyusam bile tatminsiz. Yorgun uyanıyorum sabahları. Zamanı boşa harcamaktan, bunu düzeltmek için en ufak bir çaba harcamamaktan yorgunum. Kendimden, değer verdiklerimden ve en çok da senden uzağım. Beni düştüğüm yerden kaldırmanı beklemek bencillikmiş gibi geliyor. Senin bir elini destek bilmek beni zannettiğinden daha fazla mutsuz ediyor. Senin varlığın ve yokluğun raylarda uzayıp gidiyor.

Behzat Ç. - Behzat Bahar Ayrılık

Kötü düşünme / - ben de seni

Seni bırakabilirdim
sigara beni
Bırakılabilirdi kötü alışkanlıklar
düşüncem beni

Sana gelen yollar uzayabilirdi
kısalabilirdi ömrüm

Kuşları vurabilirdim
ölüm beni

Acıyı sevmek olur mu?

Birhan Keskin:

bilirdim, biliyordum, biliyorum
bittiğinde, geçtiğinde
azaldığında sızı, iyileştiğimde
o saman tadıyla karıştığında
her şey daha acı olacak

Mehmet Erdem - Acıyı sevmek olur mu

Isabelle

The Dreamers, 2003
Yön. Bernardo Bertolucci
Isabelle et Matthew


Grażyna Chrostowska, Ravensbrück

The suffering touched me too early
I have burned myself out
I am the bright ash without desire
Now, only the silence endures dearly
When I am still standing in the fire

Ucuz roman

Pulp Fiction, 1994
Yön. Quentin Tarantino
Mia
Antonio Porchia, Voices

Nothing is not only nothing
it is also our prison

Tanrı ve lal

Mesela Tanrı'nın bağışlayıcı olduğu söylenir. Seninle birlikte olamayışımız Tanrı'ya karşı hiddetlenmeme neden oluyor. Kısa süren korkumun ardından o bağışlayıcı tavrı aklıma geliyor ve olay tam bir kaosa dönüşüyor. Düşündüğüm her şey gerçek olacak diye bir şey yok. Okuduğum, bildiğim her şey bir yalan olabilir. Kendi varlığımdan bile şüphe duyuyorum kimi zaman.

Çok konuşuyorum. Asıl konuya gelinceye kadar saçma sapan şeylerden bahsediyorum. Kaldı ki bazen ne diyeceğimi bile bu yüzden unutuyorum. Neyse, buradan nereye geleceğim, hiçbir şeyi laf olsun diye söylediğim yok; fakat arada sussam iyi olur.

August Rush, 2007
Yön. Kirsten Sheridan
Lyla et Louis


August Rush - Something inside

Zaman Valsi

Çekip gitmek istediklerim var
Dönüp bulmaktan korktuklarım var

Benim zamanımda kaç kayıp ruh kendini bulmuştur bir diğerinde,
zaman kimler için yüz yıl geçmiştir ve hiçbir şey değişmemiştir?

Doğru zamanda, doğru yerde, kimleyim,
geçmişte ve gelecekte yüz yıl daha bekler miyim?

Dracula - Grayson&Mina Waltz

Kahve ve Sigara

Blue in the Face
Yön. Paul Auster, Wayne Wang, Harvey Wang
1995
Bob:

Kahve ve sigara. İşte şampiyonların kahvaltısı budur!

Beni ne kadar seviyorsun?

Sonrasını düşünmek gibi planlı bir ölüm daha yok
Geldik gidiyoruz ama
bu çektiklerimiz de bize

Combien tu m'aimes?
Daniela et François

Beni olduğum gibi seven bir adama nasıl aşık olabilirim,
ben değişebilir miyim?

Bir yer varsa sana benzeyen her şey güzeldir orada

Dracula, 2013

Paris Sıkıntısı ( Le spleen de Paris ), Yolculuğa Çağrı 

Soğuk yoksulluklarımızda bizi saran o ateşli sayrılığı bilir misin, görmediğimiz ülkeye karşı duyduğumuz o özlemi, merakın yarattığı o iç sıkıntısını?
Bir yer varsa sana benzeyen, her şey güzeldir orada, zengindir, sakindir ve dürüsttür.

Bilir

Hakikat çıkmazı şu kahpe dünya
Bu çok kısa yoldan dönenler bilir
Bu yolun sırrıdır fırsatlar, sevda
Tutuşup parlayıp sönenler bilir

Aldana aldana gevredi dinim
Kalmadı düşmana, feleğe kinim
Doğruyu söylersem çarpar yeminim
Bu cengi, pusuya sinenler bilir

Durma sor halini hastanın, sağın
Tabii solacak gülleri bağın
Hayatın içini, kara toprağın
Üstünden altına inenler bilir

Geniştir, ölçülemez hayalin çölü
Karşımda her diri söylenen ölü
Çok güçtür geçmesi bu sakar gölü
Dümensiz gemiye binenler bilir


Neyzen Tevfik

Rehber - Bilir
Buraları rüzgar, buraları yağmur,
sol omzuna güneşi asmadan gelme


Oktay Rıfat

Yine Yalnızlık

Canım işe gitmek istemiyor. Kitaplar beni hiç ilgilendirmiyor. 
Canım hiç okumak istemiyor, ama birisi bana okusa dinlerdim. 
Her şeyi konuşarak yapmak istiyorum. Konuşarak yazı yazmak, konuşanları dinlemek... 
Şu sıralar en çok sesleri seviyorum. En çok seslere ihtiyacım var. Müzik veya insan sesleri. 

Tezer Özlü


Yalnızsan bunu çok iyi anlarsın.

Nefes

Bazen saçma sapan konuşuyorum. Sonra utanıyorum söylediklerimden.

Derinlik Sarhoşluğu - Serkan Keskin

fakat biliyor musun, ben sadece o zamanlarda doğruyu söylüyorum.

Ne olsundu

Seni zamanın dışına atamam.

Zaman Yiter


Şimdi durduk yere telaşlanacak ne vardı
hükmüne nal salacak
Bir ikindi hayal et benimle
gri ama sıcak

Çok şey söylerim fakat senin gibi biri olamam
Söylediklerim beş para etmez çünkü




Meliha


Dört köşe perişan olmaya devam edeceğiz. Sen de biliyorsun mutlu olamayız biz. Seninle bile mutlu olamam ben. Sokaktan beri gelmem. Çok içerim. Her şeye söverim. Kalbim çok acır benim. Senin de kalbini kırarım. Yani olmaz be güzelim olmaz. Ben çok istesem bile olmaz ama yine de git diyemiyorum. Gitme.

Ayrılamıyoruz Melihayla

Kara


Hakkını vermek gerek.
Biraz oyalar bizi. Hayatta böyle şeyler lazım.

Yalnızlık


Bunu her zaman düşünürüz öyle değil mi?

fakat bir yalnızlık şiiri ile bitirmeliyiz bu çok düşünceli hali:

I tell her I am untethered,
a balloon that can drift at any
moment, traceless, into space

and that this is my loneliness

David Swanger

İlhan Berk:

ve ne kadar yazarsan yaz, hiç bir dokunuşun yerini tutmayacak


Sezai Karakoç;

İyi ki bilmiyor kalabalıklar,
yağmura bakmayı cam arkasından...


Konuşmak büyük iş

O: Susuyoruz, bir şey bildiğimizden değil, sükut altın ve biz altına düşkünüz, o kadar! Diyesim geldi, azizimle paylaşayım dedim.
Ben: Bazen yorgunluktan da kaynaklanıyor aslında. Konuşmayı da çok seviyoruz. Onun da ayrı bir değer olduğu aşikar. Yine de konuşunca günah işlemiş gibi hissediyoruz.
O: Bilmem. İçimdeki adam böyle söyledi.
Ben: Ben de bilmem. Benim içimdekilerden biri de böyle söyledi.




The Raven

Deep into that darkness peering, long I stood there, wondering, fearing, doubting, dreaming dreams no mortal ever dared to dream before.

Edgar Allan Poe


Hoşçakal, sevgiler

Her zaman başka bir seçenek daha vardı. Cebimde param ve sigaram da vardı. Yola çıktıktan sonra yanıma almayı unuttuklarım için üzüntüm on saniye sonra geçerdi. Başımı cama yaslayıp önüme bakardım. Başımı yaslayacağım bir cam da vardı her zaman. Şimdi sana neyi nasıl anlatsam telaşındayım. Telaştan çok zahmet duyuyorum. Başka acıları düşününce komik geliyor benim üzüldüklerim. Basite kaçıyormuşum gibi, ağlamak için sebep arıyormuşum gibi, rahat batıyormuş gibi. Fakat bu hayat, bu insanlar batıyor etime. Azıcık bir kan süzülse diyeceğim işte bak, göstereceğim acımı. Kan bile toplamıyor, izsiz kalıyor, acıyan yerimi ben bile bulamıyorum. Bu nasıl bir şey söyler misin bana? Sen yardımcı ol. Bu seni de beni de hikayeye dahil eder. Onca yaşadıklarımızdan sonra birbirimize sabrımız kaldı mı bilemem ama henüz hiçbir şey yaşanmadığının da farkındayım. Gördüğümüz her düşü bıçakla kesti birileri. Bastığımız toprağı çekip aldı altımızdan. Keşke tüm bunları seninle konuşabilseydim yada yüzüne bakıp saatlerce sussaydım. Sen bana iyi gelirdin çünkü. Nereden bildiğimi sorma, bazen anlıyor insan ve açıklaması olmuyor duyguların. Aşkı tarif eder misiniz gibi saçma bir soruya karşılık verdiğim en samimi ve insani cevap bu olsa gerek. Yine bazen saçma sapan şeyler olur, sen kendini en çıplak halinle görürsün. Bir dünya yıkıntı içinde kendine iki göz inşa edersin. Sana seni anlatarak devam edemem, beni sana anlatarak da. Bu çok bencilce olur ama sana bakarak yaşayabilirim ve bunu çok iyi yaparım. Hatta kalbimi yerinden söker senin ellerine bırakırım. Kayıtsız hayatımın pek arabesk tavrıysa da bu, işte o zaman kelimelerin ağırlığından ve hayatının yorgunluğundan kurtulup beni seversin. Beni sevmen önemli. Kolunu omzumdan hiç ayırma...
Hani mümkün olsa
Böyle kelam edilmez ya
Seviyorum diyeceğim

Ekim bitiyor

Ne düşündüğü önemli değil. Gece gece nerelerde gezdiği yada kiminle konuştuğu da. Sesini duymak istiyorum. Aramızdaki en kısa mesafe, onun da beni düşünme ihtimali. Bu kadar uzağız inan, umutsuz değilken bile.
Sabah kalkıp sana yine bir şeyler yazacağım tıpkı uyumadan önce yaptığım gibi. Bu bir çeşit arınma, sana daha yakın olma isteği.
Seninle buluştuğumuzda sana anlatacak çok şeyim olacak ama ben yine susacağım. Sanırım bu, yaptığım tek iyi şey. Saçmalamaktan korkarım yoksa, yaşayacağım utançtan ve yaşatacağım hayal kırıklığından..
Saat dört. Kimseler uyanık değil. Aslına bakarsan ben de. Ah şu ben de'ler.. Yine aklıma geldi.

"Eylül toparlandı gitti işte
 Ekim falan da gider bu gidişle" demiş ya Turgut Uyar, bir an evvel toparlan sen de.

Eylül sonu

İçimdeki boşluğu sana anlatmanın bir yolu olmalı. Ağzım kalabalık. Yüzüm, her yüzden biraz daha buruk ve mutlu. Zaman sadece hatırlamama yardımcı oluyor; ne eksik ne fazla. Kabul etmem gerek bencil bir silici var hafızamda, kimi zaman iyileri seçiyor. Ama bu sadece seni düşünürken oluyor. Ben, çoğu zaman, kendimi en boşluğuna atıyorum kötü hatıraların.
Dizlerimin üstüne çok düştüm. Ne zaman kabuklarını attım yaralarımın, bilmiyorum. Ben aslında, genelde, hiçbir şey bilmiyorum. Sana ne fazla ne de eksik anlatmak istiyorum. Sanırım bu yüzden saçmalıyorum. Sen bunun önemli olmadığını söylüyorsun fakat ben, aynadaki bencil ifademi görüyorum böyle zamanlarda ve bu halim hiç hoşuma gitmiyor. Sonra senin beni bu halimle de seveceğini ima eden ve aslında bana hiç aşina olmayan o bakışını atıyorsun. O sırada bir bira daha içsem mi diye düşünüyorum, sanki çok az şey düşünüyormuşum gibi bir de bunu düşünüyorum...
Saate bakıyorum. Vakit geç olmuş. Keşke seninle biraz daha kalabilsem... Kalınmıyor... Herkes evine gitmeli. Herkesin bir yatağı olmalı ve herkes kendi kapısında sızmalı.
İkimizin bir evi olabileceği ihtimali bile ne güzel.

Vurulduk

Seni anlatarak başlamak isterdim; sayfalar ve sayfalarca... Buradan başlardım ve 150. sayfada bitirebilirdim / ve 150. sayfada buluşabilirdik. Ne tuhaf gerçekleşmemiş yada gerçekleşme ihtimalini naif bir hüzne dayandırdığım bu "seni anlatamama" telaşım, aslında ellerimle kelimelerimi boğuyor - aslında hayır, bu çok şiirsel bir ölüm olurdu benim için - bu senin için olmalı ve ellerim beni boğmalı. Yine de bir nefeslik değildir hayatın, bence sen, pamuk iplikleriyle bağlı değilsindir hayata - yani nefes bir ateşi büyütebilir ancak / nefesin. Şimdi seni yine anlatamayacağım ve sen bu kitabın satıldığı tezgahın önünden geçmeyeceksin. Böyle ihtimaller bizim için gerçekleşmesi imkansız bir düş olabilir ancak. Dur bir dakika, gerçekleşme ihtimalinden bahsetmiştim değil mi? Hani şu seni anlatamayacağımı söyleyip aslında Kafka'dan Milena'ya mektuplar gibi sana dair yazınsal bir romantizm yaratma çabamdan hani? İşte bu yüzden o tezgahın önünden geçeceğini biliyorum. Korkma. Ne yazık ki seninle 150. sayfada buluşma ihtimalim, gerçekleşecek bir naif hüzünden daha çok şey hak ediyor. Peki ne olacak bize?

Hastayım, kusursuzca, hasta

Yürüyorum
kar yağıyor 
ve yağmur
soğuk sonra 
ve birden çok sıcak
özlüyorum
sarılmadım sana
özlüyorum
nefret ettim senden
özlüyorum
çok sevdim seni
özlüyorum
yanımdan geçtin çünkü

Seninle neden tanışmadığımızı bilmiyorum mesela

mesela seninle neden bu kadar vakit kaybettik
onu da bilmiyorum
neden her gece uyuduk neden her sabah uyandık deme
hiçbir şeyin cevabı bu kadar basit değil

her şey çok basit

evet
buna benzer şeyler
bu gece ağlıyorum

Lara Fabian - Je suis malade


The Way Home: Elif


Ateş çemberi sırf belleğimizden kurtulmamız için bir yöntemdir. Bu konuda bir şeyler okumuştum, ama kimin yazdığını hatırlamıyorum. Her gece rüyalarımızda farkında olmadan yakın ya da uzak geçmişe zaten gideriz. Sabah kalktığımızda rüyamızda saçma gerçeklikler yaşamışız gibi hissederiz, ama işin aslı başkadır. Olayların tam olarak buradaki gibi gerçekleşmediği başka bir boyuta gitmişizdir. Fakat gördüklerimize hiçbir anlam veremeyiz, çünkü uyandığımızda belleğe, yani bizim şimdiki zamanı kavrama kabiliyetimize göre düzenlenmiş bir dünyaya döneriz. Gördüklerimiz hızla unutulur.
"Geçmiş hayatlara gitmek ya da başka boyutlara geçmek
bu kadar basit midir?"
Rüya görürken ve kendimiz tetiklediğimiz zaman kolaydır ama ikinci söylediğim hiç tavsiye edilmez. Çember bedenini ele geçirdikten sonra ruhun serbest kalarak bir boşluğa düşer. Gideceğin yeri bilmezsen derin bir uykuya dalarak hiç hoş karşılanmayacağın, hiçbir şey öğrenemeyeceğin yerlere sürüklenebilir ya da geçmişin sorunlarını bugüne taşıyabilirsin.


Paulo Coelho - Elif

İyi bir yıl geçirdim

Bekliyorum
derin bir nefes daha aldım az önce
görüştüğüm başka kimse yok

Cameron Crowe;

What I wanted to do was capture a feeling like we all get, particularly when we’re alone with music that we love. You get to go to a place that might be embarrassing if someone else was there. You can get to that place in your head.

Record Store

I always tell the girls never take it seriously. If you never take it seriously you never get hurt. If you never get hurt you always have fun and if you ever get lonely, you just go to the record store and visit your friends.

Penny Lane

Tiny Dancer


Almost Famous, kendimi ifade ediş biçimim.

Gittin

Ellerim yapıştı kalbime
söküp çıkaramıyorum
tam orada bir çırpınma
bir kesik

Gelme

Beğenmiyorsan öl
seni diğer tarafta bekliyorum

Creep sabahı

Seni dolabımın kapağında gördüğümü hatırlıyorum. Şarkının sözlerini yani. Yani arkadaşımın dolabının üzerinde yazılı olan şarkı sözlerini. Yani o dolabın üzerindeki Creep yazısını. Kim istemezdi ki öyle bir vücudu ve öyle bir ruhu, öyle değil mi?
Ne çok kırgınlığım var... Ne çok kırgınlığım var sabahın 6'sında kalkmalarıma... Ne çok kırgınlığım var 45 dakika süren tramvay yolculuklarıma. Ne çok kırgınlığım var çıplak dağlara, düzlüklere, boktan insanlara...
Yaşanmış onca şeyden sonra o kış sabahı sırtımdan akan karın soğukluğunu hissediyorum. Dinlediğim şarkıların geniz burkan tadını. Göz hapislerimi, hapishanelerini, güçsüz olma kudretimi, yenilmeden pes etmeyişimi hissediyorum.
Hangi kokuları severdim ben? Hangi yollar ayağıma değdi? Sorularım var çokça...
Bir daha yaşamak istemek ne büyük bir ihanet sözüme!
Yeniden yaşamak isterdim. Her bir saniyesini.
Çok istekliydim. Beceremedim.

Beni güzel bir yerlere götürmeni istiyorum

Güllerin arasından geçiyorum. Parmak uçlarım güneşin sıcak tenine değiyor. Bir yolculuktayım sanki. Sanki omuzlarım kesik beyaz çizgilerin arasında kalmış gibi.
Derin bir uykudan uyanmış gibiyim az önce. Ağzım kurumuş. Şekerim düşmüş. Daha çok sigara hasreti dilim.
Neler oldu ben uyurken? Neler değişti 4 yılda? Ben neden değiştim?
Sahi ben değişmiş miydim?

Sarı, kuru otlar arasından geçiyorum. Kışa basıyorum ayağımı, yürürken takvimi değiştiriyorum. Bulutların ıslak yanaklarına değiyor ellerim. Sahi hala yolda mıyız? Niçin mola vermeden gidiyoruz? Susadım ve daha çok şeker istiyorum.

Beni güzel bir yerlere götürmeni istiyorum.

Bu da böyle olsun. Boktan şeylerle harcanmış bir dünya saçmalık. Uyurken ben çok şey olmuş. Uyurken ben hiçbir şey olmamış.


Mogwai - Take me somewhere nice

Kahve çekirdeği

Sana bir hikaye anlatmak için oturdum ve yazmaya başladım. 4. satırdan sonra ne kadar saçma ve samimiyetsiz olduğunu farkettim. Sildim. Yalandı ve bence bir yalan da samimi olmalıydı. 

70'lerin başında San Diego'da olabilirdik. Sen beni tanımıyor olabilirdin ve ben bir insan olmayabilirdim. Her sabah içtiğin kahvenin çekirdeği olabilirdim. Belki bu sayede sistemine sızabilirdim.


Aşk gelir ve gider tıpkı insanlar gibi...

İnsanlar hep gider. Bu yüzden sanırım ben bir kahve çekirdeğiyim.

Stillwater - Love comes and goes
hey Stillwater no more airplanes ;)

Requiem for a Dream

Other people have told me that before, and it was meaningless. When you say it, I hear it. 

Marion

Tuşlar

Sokaklarda yürüyelim tuşlara basmadan
başka bir adamla görüşmeden önce kadını vuralım
hayır 
mecazi bu katliam
nasıl istersen öyle olur

Bugün sıcak
bugün kıştan uzak
aralamadan önce kapattın mı bir bak

Sıkıştım burada

Sular kesik ve param yok
dur bir dakika müzik açıp geliyorum:
 - hey joe!

Pekala nerede kalmıştık
ah evet
ben

Je danse


Kilit

Bir zor zamandı ülkem için fakat ben seni gördüm
bu yüzden beni bağışlasınlar
o an memleketimi çok seviyordum
seni de sevdim

Duruyor Zaman

Uzun zamandır görüşmüyoruz. Unutmadığım birçok şey var. Unuttuğum şeyler de var ama görüşmediğimden değil. Hala kurtulmuş değilim. Aslına bakarsan kurtulacağımdan emin değilim ben. Yani ne demek istediğimi bu kadar anlatamıyorken neden yazıyorum bilmiyorum, affedersin, çok özlüyorum. Özlediğim birçok şey var. Özlemediğim şeyler de var ama sevmediğimden değil.

Muzaffer Tayyip Uslu;

Bir güzele güzelliğini hatırlatmak isterdim aynalardan evvel

Hikaye

Hızla gidiyorum
yola aniden çıkan bir kedi olur musun

öldürmek istemiyorum seni

meçhul seçimlerin var
uzakta olmandan kaynaklanan
zaman geçiyor ama hala çok hızlı gidiyorum

kış sabahını içime çekiyorum sigaramla
bugün güzel bir gün değil belki
fakat hala çok hızlıyım
hızlıca ısınıyor içim sonra aynı hızla soğuyor
ağlıyorum hızlıca ve kahkahalarım yankı yapıyor hızla geçtiğim havanın içinde

dur biraz
hikayem hala anlatılmadı
ve bu çok ağır ilerleyen ağır bir yük 
hala

Ray Lamontagne
" çekici bir ölüm için sonsuz pazarlık "

Snow Petrol - New York



come to me

Çirkin ve Gerçek

Seninle anlaşamayacağımızı anlamıyor musun hala? Aynı yazarları sevmek, onların kitaplarını okumak, kahveyi şekersiz içmek, yaz mevsiminden nefret etmek gibi ortak noktalarımız olmayacak; olsa bile bu seni hiçbir zaman esas adam yapmayacak. Görebildiğinden fazlası var, bunu sen de biliyorsun.

Kahretsin, sevmediğim insanların hepsi beni ezmişler; hepsi nasıl da güzel ve mutlular, şunlara bir bak! Kaldı ki biz seninle her zaman bakarız öyle değil mi? Nasıl olur hani bazen de düşünürüz. Bu nedenledir ki iyi oyuncularıyızdır hayatın. Yalnızca bahtımızın karaktersizliğidir başımızı yakan; pardon, yoksa o karakterlerimizin bahtsızlığı mıydı? Neyse.

Cevapları almayacak bu gece. Sorular zaten yok. Yine çok düşünmekten tükenen bir yürek var; beyin hasarlı değil yalnız, dikkatinizi çekmek isterim. Güzel, güneşli günleri gezmeye gideceğimiz zamanlar severdik. Şimdi değil. Geleceğe yağmur yağan havalarda selam çakmak olmuyormuş.

Bir telefon rehberim olsaydı diyorum: hayır, telefonumun rehberi değil; benim telefon defterim. İstemediğim insanlarım olmasa, hepsine dürüst davransam mesela - ama bu çok alçakça oldu. Kendime bunu yapmamalıyım çünkü ben zaten dürüst davrandım. Ben çirkin kalmadım mı onlar güzelleşirken?

İşte bu, ben çirkinim çünkü gerçeğim.