Defa

Yazdıklarımın bir anlamı yok
renklerin solduğu gün gibi terkedilmiş
bir daha asla böyle yalnız hissedemezsin
çünkü yalnızlık da sadece bir defa bırakır tüm kasvetini vücuduna
sonra alışırsın

Radde

Pişmanlıkla dolu sular taştı
kapıma gelen dilenci gözlerini bıraktı
kim daha sarhoş
yalpalayan ağızlar
akşamın süsleri
göğsümde inleyen güneş

öldü kalabalıklar
sesler yükseldi
kuşlar dallara bıraktı kanatlarını
şarkılar siyah

dua eden balıklar
sırtı sıvazlanan avcılar
sevdalar ve ağıtlar
kimsesiz evler
toprak altında

Gece Hikayeleri 3

Av zamanı kışın yorucu taraflarını düşünmez insan. Av onun için karanlık gecenin yaktığı bir ateş gibidir. Gücün ve öfkenin tek bir noktada buluştuğu o an kaybettiğin her şeyi avınla birlikte yeniden kazanırsın. Köyün erkekleri perçinlenmiş körlüklerini buraya getirir ve alacaklılardan kurtulmanın verdiği rahatlıkla karın üzerinde çırılçıplak yatarlardı bir süre. Farkına varılmayan çılgınlıklardan ilki böyle bir gecede başlamıştı.
Erdon, Renag, Seyub artık karın derilerini yakmaya başladığı an kalkıp giyindiler. Isınmak için biraz şarap akıttılar minik taslara. Konakladığımız yerin hemen yakınında küçük bir mağara vardı. Köyün çocukları ekin zamanları tarladan aşırdıklarını buraya getirir pazarcılık oynarlardı. Diğerleri şaraplarını içerken mağaranın bulunduğu taraftan sesler işittim. Sesler inleme gibi geliyordu. Kalktım ve o tarafa doğru yürümeye başladım. Yaz olsaydı gürbüz çalılardan yürümem zor olurdu fakat bu sefer kışın ağırlığı altında ezilen dallar yolumu yakın kıldı.
Mağaranın önüne geldiğimde turuncu bir ışık yaladı yüzümü. Uzaktaydım ama sıcaklığını hissedebiliyordum. Biraz daha yaklaştığımda gördüklerim karşısında ayakta duramadım. Dizlerimin üstüne yığıldım.

Gece Hikayeleri 2

Biraz içmek için tuta çıkarıyorum. Ekşi tadı susuzluğumu gidermiyor. Sakin bir gece katrelenmiş toprağın üzerinde yatarken gözlerimi halini artık değiştirmeyen sandal şeklindeki aya bakarak kapatıyorum. Bu belki onu son görüşüm...
Sıcak... İçme suyu yok. Mar'dan gelen tuta var sadece. Sirkenin içine at pisliği karıştırılmış gibi kokusu ama yola devam etmemiz için katlanmak zorundayız.
Bir daha göremeyeceğimiz ulu göğün altında hayatlarımızı geri kazanmak için yollardayız. Vahşi hayvanları avlamaya gittiğimiz günleri, yeşil ormanları, pınarları, geceyi ve gündüzü özlüyorum. Nepra'yı düşünüyorum böyle zamanlarda. Ekmek yaptığı odayı ve kokusunu özlüyorum. Lambar'ın başlattığı bu savaş dünyayı sırtımızdan kaydırdı.Şimdi tek yükümüz hayatlarımız.
- Vandor! Uyan! Chates'ler burada. Kemiklerim toprağa mühürlenmiş gibi bir acıyla uyanıyorum.
- Chates ve adamları Zada yakınlarında biraz içme suyu bulmuşlar. Bu sayede iki gün daha dinlenmeden yol alabiliriz. Ledan'ın sanki başka çaremiz varmış gibi konuşmasına öfkeleniyorum.
Tekrar yola koyulacakken atların huzursuz hali dikkatimi çekiyor. Gün daha önce olmadığı kadar sessiz.
Mavi ışık huzmeleri gözlerimizi yoruyor. Karşımızda beliren tepeler net ve iniltili. Sanki biraz sonra ağızları belirecek ve çığlık atmaya başlayacaklarmış gibi duruyorlar.
Ketan'a yaptığımız bir yolculuğu anımsıyorum. O kış her gece ocağımız yanardı. Bolluk dolu bir kıştı. Yine de avlanmak için Ketan'a giderdik.

Talvi

il pleut et il fait froid mais mon coeur a besoin d'hiver

Gece Hikayeleri - giriş 1

... Su kemerlerini geçiyoruz. Az ilerde bizi bekleyen kafile ağaçları ateşe veriyor. Soysuz bir soylu çekiyor başı. Kimseye emir vermeden tatmak istiyor bu zevki. Ellerinin yarattığı kötülük onu tüm çocukluğuyla kucaklıyor.
- İşte oradalar!
Sesi dumanı ve çıtırtıları yararak kulaklarıma ulaşıyor. Kan kokusu ve is burnumu yakıyor.
- Geç kaldınız.
- Dün gece ormanda dinlendik. Bazılarımız at süremeyecek kadar yorgundu.
Konuşurken gözlerine yansıyan alevleri içimde hissediyordum.
- Geçin şöyle. Birazdan yola koyulacağız. Lambar dün gece buradaydı. İzlerini yok etmezsek diğerleri de gelecektir.
Lambar...  Parçalanmış sırtındaki yara asla kapanmayacak. Akıttığı hastalıklı sarı kan toprağı öldürdü. Şimdi ondan uzağa gitmeliyiz.
- Zaman kaybetmeyelim. Burada işimiz bitti.
Sabahın ilk ışıklarıyla atları sürmeye başladık. Defne ağaçlarının arasından Gurempa dağlarının eteklerine kadar geldiğimizde dinlenmek için durduk. Gece sıcaklığıyla boğuyordu.

Karanlık

Akşam, kavga, felç geçiren ışıklar
sarı çimenler, kırmızı başaklar
cinayetler
mektuplar, sevgililer
rüyalar, uykular
sözler, insanlar
yeminler, aşklar
çamuru yıkayan yağmur
göğün karanlığını aralayan ay
cinayetler yine
dünya ve zalimler


Kavgalı yerler

Sessiz bir ağaç altında
bir damla kırmızıyla
solgun uzanışın
çimlerin hışırtısı
sessizliğini bu gece
belki dansa kaldırır

sabah olmayacak olmasın
hep geceyi yaşamak
yine de özlemek geceyi
sevmek gibi
dolaşmaya çıkan kuşlar
çimlere çarpıyor
hışırtılar bu gece
göğü yerle bir ediyor

uzakta her şey
kırıldığım anlar gibi
soluğumda, ağzımda
acım etime batıyor
her defa

bu gece
yine çok kavgalı
yerlerden yazıyorum
içim biraz dertli
yüzüm biraz kanlı

fakat sana hep iyi geceler


Ben de atmosferden düşerim

Karanlık yüzler ve beyaz geceler
sonra bir daha olmadı
şairin de dediği gibi 'atmosferin ortasında düşündüm'
uzak gibi değildi
yakından göremedim
içimi
sahi aynı gökyüzü mü
karartan gözlerimi
hiç bitmeyen bir sıkıntı
içim, şehrim

yolumu temizledim, odamı, saçlarımı
sonra bir daha olmadı
gülmedim
zaten atmosferin ortasına düşmüşüm
düşünmek işim değil
düşmeliyim dünyaya
paramparça

yok gibi değildi
beni bilemedim
başka bir zaman mı
birleştirecek ellerimizi
hiç bitmeyen bir ömür
sensiz, yalnız