... Su kemerlerini geçiyoruz. Az ilerde bizi bekleyen kafile ağaçları ateşe veriyor. Soysuz bir soylu çekiyor başı. Kimseye emir vermeden tatmak istiyor bu zevki. Ellerinin yarattığı kötülük onu tüm çocukluğuyla kucaklıyor.
- İşte oradalar!
Sesi dumanı ve çıtırtıları yararak kulaklarıma ulaşıyor. Kan kokusu ve is burnumu yakıyor.
- Geç kaldınız.
- Dün gece ormanda dinlendik. Bazılarımız at süremeyecek kadar yorgundu.
Konuşurken gözlerine yansıyan alevleri içimde hissediyordum.
- Geçin şöyle. Birazdan yola koyulacağız. Lambar dün gece buradaydı. İzlerini yok etmezsek diğerleri de gelecektir.
Lambar... Parçalanmış sırtındaki yara asla kapanmayacak. Akıttığı hastalıklı sarı kan toprağı öldürdü. Şimdi ondan uzağa gitmeliyiz.
- Zaman kaybetmeyelim. Burada işimiz bitti.
Sabahın ilk ışıklarıyla atları sürmeye başladık. Defne ağaçlarının arasından Gurempa dağlarının eteklerine kadar geldiğimizde dinlenmek için durduk. Gece sıcaklığıyla boğuyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.