Gece düştüğünde parmak uçlarım karıncalanır
suçlu ararım
dans eden kötülükler gibi
eşsiz
denizin karanlığa gömüldüğü aynı saatler
peşinden sürüklenen aşkla beraber gelir
kar yağdığı zaman deniz üşür
karanlık beyazı döker
suçsuzsan rahat uyursun
elinden gelmeyeni yapmandan bahsediyorum
yabancıların gözlerine bakmaktan korkmadığın
aradığının ne olduğunu bilmediğin
hür kalpli halinden koptuğun andan
sadece seni düşünüyorum
yıldızlardan geceden köprülerden
durmadan yazmaktan bahsediyorum
yürüdüğümüz sokaklardan
hayatımızdaki başkalarından
saklanmadan konuşmak istiyorum seninle
hikayeler anlatmanı
kurtuluş yolu bulduğunda beni de yanına almanı
istemediğim ne varsa karşılığında bunları istiyorum
dua etmekten çok kötülüğü çağırıyorum
orada biliyorum biz varız
en iyisi aşktan öte her şeyin
pencereni açtığında içeri dolan yaz kokusu
misafirin değil başkası
gök ne zaman düşerse yalnız değil
sen ben parçaları geçmiş zaman kumu belki
eşelendikçe ya azap ya son
Beyaz Yüklü Gece ve İçimde Canavarlar
Hatırla ölmeyeceksin
öfkeyle can çekiştiğin geceyi
hakim olamayıp kendine
süründüğün kaldırımı
taşların seni ayıltan soğuğunu
hatırla ölmeyeceksin
pişmanlığını yeniden doğur
koynuna gir mutsuzluğun
kaç defa anne oldun
suçun bitmedi
iyi olmayacaksın
tanrı seni affeder mi
yüzsüzlüğün aynadaki
derin sessizlik ve beyaz gece
sorular hayatı yavaşlatmaz
arınmaya uğraşma
sen başkası olamazsın
yatağında kıvranan geceyi düşün
seni uykundan alıkoyan sesleri
kuyudan çektiğin küçük mutluluk damlalarını
toz pırıltılarıyla gölgelenen ay ışığını
tersine akan zaman gibi yaşamın
suçsuz bir yer hayali
hatırla ölmeyeceksin
bir yamaçtan kıvrılan yol bulacak seni
düşecek seni çevreleyen beyaz yüklü gece
aşkla damlayacak vakitsiz
bekle ölmeyeceksin
ırmaklar eşlik edecek masallarına
hızla akacaksın karanlık denizlere
korkuların düşlerine esir
ama bu başka bir hayat
susmayan şiirler
müzikle hançerlenmiş kalpler
ve yaseminler
bekle kar yağacak bu gece
öfkeyle can çekiştiğin geceyi
hakim olamayıp kendine
süründüğün kaldırımı
taşların seni ayıltan soğuğunu
hatırla ölmeyeceksin
pişmanlığını yeniden doğur
koynuna gir mutsuzluğun
kaç defa anne oldun
suçun bitmedi
iyi olmayacaksın
tanrı seni affeder mi
yüzsüzlüğün aynadaki
derin sessizlik ve beyaz gece
sorular hayatı yavaşlatmaz
arınmaya uğraşma
sen başkası olamazsın
yatağında kıvranan geceyi düşün
seni uykundan alıkoyan sesleri
kuyudan çektiğin küçük mutluluk damlalarını
toz pırıltılarıyla gölgelenen ay ışığını
tersine akan zaman gibi yaşamın
suçsuz bir yer hayali
hatırla ölmeyeceksin
bir yamaçtan kıvrılan yol bulacak seni
düşecek seni çevreleyen beyaz yüklü gece
aşkla damlayacak vakitsiz
bekle ölmeyeceksin
ırmaklar eşlik edecek masallarına
hızla akacaksın karanlık denizlere
korkuların düşlerine esir
ama bu başka bir hayat
susmayan şiirler
müzikle hançerlenmiş kalpler
ve yaseminler
bekle kar yağacak bu gece
Savaşçı Mesafe
Mesafeler kaderden daha güçlü
senin yüzünde gördüğüm hayalden
kanımı döktüğüm topraktan
bizden daha güçlü soğuk hava
nefesimi tıkayan sisten
sana ısrarsız sürüklenen duygularımdan
daha güçlü bir şeyler olmalı
dokunduğum zaman karanlığa
itiraf ettiğimde korkularımı
yalan kalmadığında
zaman çalındı bizden
vurdu yüzümüze hıncını sevgisizliğin
söyle ve bir yer bul
imkansız bu dokunuşlar
gör beni başka türlü çağır
mesafeler tenim kadar yakın
kaygıyla kesilen bir ağaç
köklerini ruhuma yeniden salınca
doğumun sancısından
hür bırakılmak gibi senin yanın
zamanda kaybolan bir şiir
son mısrası gelmemiş ilham
gece sesleri ve yabancılar
senden daha yakın mesafeler
üzülme sana yeniden seslenirim
zor değil savaşmak canım isterse
güneşten saklanmak bahaneler bulmak
kaybetmek aslını her şeyin
kusursuz adeta kavuşmak sana her gün
senin yüzünde gördüğüm hayalden
kanımı döktüğüm topraktan
bizden daha güçlü soğuk hava
nefesimi tıkayan sisten
sana ısrarsız sürüklenen duygularımdan
daha güçlü bir şeyler olmalı
dokunduğum zaman karanlığa
itiraf ettiğimde korkularımı
yalan kalmadığında
zaman çalındı bizden
vurdu yüzümüze hıncını sevgisizliğin
söyle ve bir yer bul
imkansız bu dokunuşlar
gör beni başka türlü çağır
mesafeler tenim kadar yakın
kaygıyla kesilen bir ağaç
köklerini ruhuma yeniden salınca
doğumun sancısından
hür bırakılmak gibi senin yanın
zamanda kaybolan bir şiir
son mısrası gelmemiş ilham
gece sesleri ve yabancılar
senden daha yakın mesafeler
üzülme sana yeniden seslenirim
zor değil savaşmak canım isterse
güneşten saklanmak bahaneler bulmak
kaybetmek aslını her şeyin
kusursuz adeta kavuşmak sana her gün
Gece Hikayesi - Uykunun İtirafları
Bu hapis bitmeden önce seni yeniden görmek istiyorum. Ne yazık ki acılar için tükenmeyen gece şu vakitler ateş gibi yakıyor ellerimi. Ben telaşı durduramıyorum. Dün taş duvarların arasından nehir kapısına kadar hızlı adımlarla yürüdüm. Dolunayın gecenin üstüne bıraktığı beyaz tül demir kapıların gücünü azaltır sanmıştım. Yanılgıların mağlubiyeti hesaplanacak bir şey olmamalı zaten.
İhanetin ağırlığını yüreğimde hissettiğim her gün yaşamak için bir nedenim vardı. Şimdi bu karanlık yolumu aydınlatan tek şey. Kederim iplerinden kurtulduğu vakit özgürlüğüm beni yine tutsak edecek.
Sona doğru yaklaştığımızı biliyorum. Gece boyunca karşında oturup başımdan geçenleri anlatmakta hiç bu kadar zorlandığımı hatırlamıyorum. Saatler boyunca gözlerinde aşktan başka bir şeye rast gelmedim. Işıkların karanlığı kestiği bir sokak gibiydi gözlerimden ağzına doğru olan mesafe. Şimdi biri çıksa bu sokağa ve bağırsa yalnız değildik.
Bütün gece konuşur bütün gece kaçardım zihnimin zindanlarından ne fark eder? Ne de olsa kendine işkence etmendeki lüks buna senin son verebilmendir. Bu gerçek bana çok uzak. Senin gittiğin gün gibi uzak.
İhanetin ağırlığını yüreğimde hissettiğim her gün yaşamak için bir nedenim vardı. Şimdi bu karanlık yolumu aydınlatan tek şey. Kederim iplerinden kurtulduğu vakit özgürlüğüm beni yine tutsak edecek.
Sona doğru yaklaştığımızı biliyorum. Gece boyunca karşında oturup başımdan geçenleri anlatmakta hiç bu kadar zorlandığımı hatırlamıyorum. Saatler boyunca gözlerinde aşktan başka bir şeye rast gelmedim. Işıkların karanlığı kestiği bir sokak gibiydi gözlerimden ağzına doğru olan mesafe. Şimdi biri çıksa bu sokağa ve bağırsa yalnız değildik.
Bütün gece konuşur bütün gece kaçardım zihnimin zindanlarından ne fark eder? Ne de olsa kendine işkence etmendeki lüks buna senin son verebilmendir. Bu gerçek bana çok uzak. Senin gittiğin gün gibi uzak.
Gece Hikayesi - Sihirli İrade
Kum saatini devirdi. Gözlerindeki öfke yabancıydı. Onu daha önce görmediğim bir kıvranma haliyle bıraktım. Koşabildiğim kadar hızlı koştum. Trenin hareket etmesine çok az kalmıştı. Fikrim patlamaya hazır bir bomba gibiydi. Koşarken korktum. Her an ölebilirdim sanki.
Gara geldiğimde soğuk yanaklarımı bıçak gibi kesmişti. Ruhumun yaralarını saklamakta bunca sene elinden gelenin en iyisini yapan bedenim artık eskisi kadar güçlü değil. Bu kimi zaman beni üzüyor. Zamanla kaybolur sandığım endişelerim yıprattı beni. Şimdi onlarla birlikte çıkacağım bu yolculukta önümde uzanan raylardan ve uzun bir geceden başka kimsem yok.
İnsanın kendinden kaçmasının imkansız olduğu böyle bir dünyada geçmişin her geçen gün daha da kuvvetlenerek kendini hatırlatması intiharın çaresiz bıraktığı benliğimden ve insanlardan nefret etmeme neden oluyor. Bu gece yine hiç bitmeyecekmiş gibi nefes almakta güçlük çekiyorum. Biliyorum ki bir gün yeniden mutlu olma ihtimalim var. Bu umut ve avucumda sımsıkı tuttuğum bilet bunun bir kanıtı.
Kandırmaya devam ediyorum kendimi. Yüzüme değen ellerin gibi... gerçek değil söylediklerim. -farkına vardığında geç olacağını düşünme. zaman parçalandığında anlayacaksın bunları. insanlar eşin değil. sus artık!
Şimdi bunları düşünmeden uyumalıyım. Yollar anılarıma çıkmadan gözlerim geceye düşmeli. Umut etmekten yoruldum. Gitmek var aklımda sadece. -bileti yırtıp attım. Trenin çıkardığı ses ve cama çarpan gölgeler hüzünlenmeme neden oluyor. Neyi düşüneceğimi şaşırıyorum. Victor beni yeniden yaratabilir mi? Ölüp yeniden doğmak bu halimden daha sancılı olamaz. Bunu öğrenmemin bir yolu var. Bu korku hali, bilinmezlik, hayatımın en dikenli sahneleri, elimden gelmeyen iyilikler, gözlerimdeki karanlık ve içimdeki canavarlarla birlikte daha önce olmadığım kadar kararlıyım. Fikrimi değiştirmeden önce son bir yudum daha alıyorum. Bu sihirli irade birazdan başka bir dünyanın biletini bırakacak avuçlarıma. Bu kırık düşlerin eşliğinde gecenin üçüncü saatinde şahane fikirlerimin çöplüklerde uyuyor olması gibi sahici bir sonuçsuzlukla kendimi trenden atıyorum. Şimdi yeniden nefes alabilirim... paramparçayım.
Gara geldiğimde soğuk yanaklarımı bıçak gibi kesmişti. Ruhumun yaralarını saklamakta bunca sene elinden gelenin en iyisini yapan bedenim artık eskisi kadar güçlü değil. Bu kimi zaman beni üzüyor. Zamanla kaybolur sandığım endişelerim yıprattı beni. Şimdi onlarla birlikte çıkacağım bu yolculukta önümde uzanan raylardan ve uzun bir geceden başka kimsem yok.
İnsanın kendinden kaçmasının imkansız olduğu böyle bir dünyada geçmişin her geçen gün daha da kuvvetlenerek kendini hatırlatması intiharın çaresiz bıraktığı benliğimden ve insanlardan nefret etmeme neden oluyor. Bu gece yine hiç bitmeyecekmiş gibi nefes almakta güçlük çekiyorum. Biliyorum ki bir gün yeniden mutlu olma ihtimalim var. Bu umut ve avucumda sımsıkı tuttuğum bilet bunun bir kanıtı.
Kandırmaya devam ediyorum kendimi. Yüzüme değen ellerin gibi... gerçek değil söylediklerim. -farkına vardığında geç olacağını düşünme. zaman parçalandığında anlayacaksın bunları. insanlar eşin değil. sus artık!
Şimdi bunları düşünmeden uyumalıyım. Yollar anılarıma çıkmadan gözlerim geceye düşmeli. Umut etmekten yoruldum. Gitmek var aklımda sadece. -bileti yırtıp attım. Trenin çıkardığı ses ve cama çarpan gölgeler hüzünlenmeme neden oluyor. Neyi düşüneceğimi şaşırıyorum. Victor beni yeniden yaratabilir mi? Ölüp yeniden doğmak bu halimden daha sancılı olamaz. Bunu öğrenmemin bir yolu var. Bu korku hali, bilinmezlik, hayatımın en dikenli sahneleri, elimden gelmeyen iyilikler, gözlerimdeki karanlık ve içimdeki canavarlarla birlikte daha önce olmadığım kadar kararlıyım. Fikrimi değiştirmeden önce son bir yudum daha alıyorum. Bu sihirli irade birazdan başka bir dünyanın biletini bırakacak avuçlarıma. Bu kırık düşlerin eşliğinde gecenin üçüncü saatinde şahane fikirlerimin çöplüklerde uyuyor olması gibi sahici bir sonuçsuzlukla kendimi trenden atıyorum. Şimdi yeniden nefes alabilirim... paramparçayım.
Gece Hikayesi - Ölümden Korkan Hayalet
Bakın ne kadar haklı olduğunuz ortada beyler. Sevgili ve kırılgan hanımlar lütfen biraz da siz bahsedin olanlardan. Beni anlatın. Çekinmeyin lütfen. Kelimeleri seçerken zorlandığınızı görüyorum. Ne gereksiz bir çaba.
Kimse benim öldüğümü söyleyemiyor yüzüme. Peki buraya susarak mı geldik? Hayır. Birazdan yine başlayacak inlemeler. Beni görmüyor musunuz dostlarım? demek istediğim... siz insanlar beni görmüyor musunuz?
Yağmur biraz daha kuvvetlenince benim taşınma işlemim ivedi kazandı. Evet taşınıyorum bugün. Oldukça küçük bir daire. Kabul etmeliyim bundan daha kötüsü olmamıştı. Hatırlıyorum da geçen kışı geçirdiğim Madam Laroux nun çatı katı kimi zaman bundan daha sıkışık bir hal alabiliyordu. Fakat o zaman eşyalarım vardı yanımda. Şimdi sadece bir gölgeden ibaretim. Ağırlığım varlığını yalnızca bu alemde sürdürebilecek olan kemiklerim. Onlar da ölümüme sebep olan trafik kazasından sonra çok da işe yarar halde değil.
Mezarlıkları ölmeden önce de severdim. Hatta o vakitler daha çok severdim. Şimdi pek bir gizemi kalmadı. Buraya gelecekler için sürprizi bozmak istemem. Sadece bir süre sonra burada da her şeye alışıyor insan. İnsan mı dedim? Hala insan mı oluyorum ben? Sanırım sürprizler bitmedi.
Üçüncü gün doğduğunda başucumda biri daha vardı. Sevgili Luna hoş geldin. Biliyorum biraz zamansız ayrıldık. Seninle sonsuz bir aşk yaşayabilecekken sonsuzlukla ilgili farklı deneyimler yaşarken buldum kendimi. Yanında biri mi var? Bu hikaye böyle bir manzarayı resmedemeyecek kadar karanlık bir havada ilerliyordu oysa. Luna ağlama. Henüz her şey bitmedi. Her gün burada uyanmaya devam ediyorum. Yarın ne olacak bilmiyorum fakat hala yarından bahsedebiliyorum. Luna gidiyor musun? Biraz daha kalabilsen keşke. Peki ısrarcı değilimdir bilirsin. Hoş çakal Luna. Beni unutma.
Sekizinci gün anlam veremediğim bir kuraklık yaşıyordu vücudum. Luna'dan başka kimse ziyaretime gelmemişti. Yalnızlıktan yorgun mu düşmüştüm acaba? Bütün gün düşünmekten başka yaptığım bir şey yoktu bu mezarlıkta. Aslında çok tuhaf yaşarken de böyleydi. Tanrım niçin bir şeyler değişmiyor. Öldüm ben. Ben mezarlıkta dolaşan bir hayaletim. Bir hayaletin hayatı bu kadar mı yani? İşte bunu söylediğim o an filmlerde olduğu gibi hani bunu söylediğim an sihirli kelimeleri kullanmış olmalıydım.
İkinci ay hilalin en yüksek vakti sabaha karşı verandada otururken korkularımdan sıkıldığımı anladım. Bu his öyle ani ve kuvvetli indi ki yüreğime artık yeni serüvenlerin ve onların kahramanlarının peşine düşmem gerektiğini biliyordum. Sevgili Luna keşke bu yolculuğumda bana eşlik edebilseydin. Seni en son mezarımın başında ağlarken gördüğümde beni gerçekten sevmiş olduğunu düşünmüştüm. Ne yazık ki kimi zaman şimdi olduğu gibi geçmiş unutulması gereken bir sevgili gibi. Ben de kim olduğumu mezarlıktan kurtulup bu vadiye geldiğim günü kimsesiz geçirdiğim haftaları toprağın tadını insan bedenimi unuttuğum gibi unutacağım. Burada harabe bir evin terasından önümde arkamda sağımda solumda uzanan ve sonsuzluğa doğru uzayan ufku unutulmuş kızılımsı vadiye bakarken ölümün bundan beter olacağını düşündüğüm günleri nasıl unuturum?
Kimse benim öldüğümü söyleyemiyor yüzüme. Peki buraya susarak mı geldik? Hayır. Birazdan yine başlayacak inlemeler. Beni görmüyor musunuz dostlarım? demek istediğim... siz insanlar beni görmüyor musunuz?
Yağmur biraz daha kuvvetlenince benim taşınma işlemim ivedi kazandı. Evet taşınıyorum bugün. Oldukça küçük bir daire. Kabul etmeliyim bundan daha kötüsü olmamıştı. Hatırlıyorum da geçen kışı geçirdiğim Madam Laroux nun çatı katı kimi zaman bundan daha sıkışık bir hal alabiliyordu. Fakat o zaman eşyalarım vardı yanımda. Şimdi sadece bir gölgeden ibaretim. Ağırlığım varlığını yalnızca bu alemde sürdürebilecek olan kemiklerim. Onlar da ölümüme sebep olan trafik kazasından sonra çok da işe yarar halde değil.
Mezarlıkları ölmeden önce de severdim. Hatta o vakitler daha çok severdim. Şimdi pek bir gizemi kalmadı. Buraya gelecekler için sürprizi bozmak istemem. Sadece bir süre sonra burada da her şeye alışıyor insan. İnsan mı dedim? Hala insan mı oluyorum ben? Sanırım sürprizler bitmedi.
Üçüncü gün doğduğunda başucumda biri daha vardı. Sevgili Luna hoş geldin. Biliyorum biraz zamansız ayrıldık. Seninle sonsuz bir aşk yaşayabilecekken sonsuzlukla ilgili farklı deneyimler yaşarken buldum kendimi. Yanında biri mi var? Bu hikaye böyle bir manzarayı resmedemeyecek kadar karanlık bir havada ilerliyordu oysa. Luna ağlama. Henüz her şey bitmedi. Her gün burada uyanmaya devam ediyorum. Yarın ne olacak bilmiyorum fakat hala yarından bahsedebiliyorum. Luna gidiyor musun? Biraz daha kalabilsen keşke. Peki ısrarcı değilimdir bilirsin. Hoş çakal Luna. Beni unutma.
Sekizinci gün anlam veremediğim bir kuraklık yaşıyordu vücudum. Luna'dan başka kimse ziyaretime gelmemişti. Yalnızlıktan yorgun mu düşmüştüm acaba? Bütün gün düşünmekten başka yaptığım bir şey yoktu bu mezarlıkta. Aslında çok tuhaf yaşarken de böyleydi. Tanrım niçin bir şeyler değişmiyor. Öldüm ben. Ben mezarlıkta dolaşan bir hayaletim. Bir hayaletin hayatı bu kadar mı yani? İşte bunu söylediğim o an filmlerde olduğu gibi hani bunu söylediğim an sihirli kelimeleri kullanmış olmalıydım.
İkinci ay hilalin en yüksek vakti sabaha karşı verandada otururken korkularımdan sıkıldığımı anladım. Bu his öyle ani ve kuvvetli indi ki yüreğime artık yeni serüvenlerin ve onların kahramanlarının peşine düşmem gerektiğini biliyordum. Sevgili Luna keşke bu yolculuğumda bana eşlik edebilseydin. Seni en son mezarımın başında ağlarken gördüğümde beni gerçekten sevmiş olduğunu düşünmüştüm. Ne yazık ki kimi zaman şimdi olduğu gibi geçmiş unutulması gereken bir sevgili gibi. Ben de kim olduğumu mezarlıktan kurtulup bu vadiye geldiğim günü kimsesiz geçirdiğim haftaları toprağın tadını insan bedenimi unuttuğum gibi unutacağım. Burada harabe bir evin terasından önümde arkamda sağımda solumda uzanan ve sonsuzluğa doğru uzayan ufku unutulmuş kızılımsı vadiye bakarken ölümün bundan beter olacağını düşündüğüm günleri nasıl unuturum?
Gece Hikayesi 5
Gece çöktü. Haydutlar köşe başlarındaki yerlerini aldılar. Fakir bir mısra şimdi bizi sokağa çağıran. Laflayan kuşlar için etraf oldukça kalabalık ve beton yığılı. Sokak lambalarını takip ediyorum. Düşünüyorum. Başka bir gezegende yaşasaydım yine aynı şeyi düşünürdüm. Ben değişemem çünkü. Bu yaratık her yerde nefes alabilir biliyorum.
Benden kaçıyorlar. Halbuki ben onları öldürüyorum. Bu şehirde artık yaşanmıyor. Bu şehirden başka yer yok. Bir daha dünyaya gelsem yine aynı nemli ve karanlık duvar kenarlarında bulurdum kendimi. Söylüyorum size geriye sadece korku kalmışsa korkulacak bir şey yok demektir.
Elimdeki eski eldivenleri çıkarıp ellerimi havaya doğru kaldırıyorum. Yağmur damlaları olması gerektiğinden biraz farklı. Etimi yakıyor. Biraz daha hızlanıyorum. Sonra yine aynı sesleri duyuyorum. Asfaltı tırnaklarımla kazıyıp yerin altına saklanma hissi veren o sesleri duyuyorum. Buna katlanamıyorum.
Sessizlik geri geldiğinde artık sokaklar bomboş. Sadece gölge adamlar ve suçlar adımlıyor bu şehri. Lütfen Sagen lütfen geri dön. Fakat bu imkansız biliyorum çünkü tüm kötülüğüyle bu şehir artık geri kalanların sehri. Yine de bazı günler seni çağırıyorum. Başka kimse yok halbuki...
Gece Hikayesi 4
Soluk alıp verirken kışın yorgun yaprakları yerden toplanmayı bekliyordu. Ölü şehirler şarkılarını mırıldanıyordu canlıların kulağına geceleri. Zaman hiç olmadığı kadar yavaş akıyordu uzun yolların eşliğinde. Ezbere bilinen şiirler isimleri ilk defa gün yüzüne çıkmış şairlerini teselli ediyordu. Böyle bir gece soluk alıp verirken kimsesizler masadan kalkıp gittiler. Yalnızlığıyla bir kadın sandalyesini biraz öteye çekti. Eteklerini düzeltti. Beyaz elleri siyah saçlarında dolaştı. Kadın kalkıp gitmek istedi. Onu yaralayan kuvvetli bir geçmiş sırtında taşıdığı hazineleri gösterdi. Kal der gibiydi. Birazdan kar yağacak ve ellerin gibi beyaz olacak mavi şehir. Kal sevgili kadın kal ve biraz daha dans et. İçindeki müzik ve ben bu gece sana eşlik edeceğiz. Kahverengi gölgeler rutubetten çürümüş duvarlara sürtünürken asıl kalabalığın bu gölgeler olduğunu düşündü kadın. Cahil gençliğim iradesiz sevgi anlayışım ve boşa geçmiş hayatım beni biraz daha oyalar diye kalmaya karar verdi. Sandalyesini masaya yaklaştırdı. Kısa süreli bu rahatlamanın ardından masaya gelen adam önüne bir tas çorba bıraktı. Şöminenin ve çorbanın sıcaklığını yanaklarında hissederken içindeki hiç bitmeyen uzun kışı düşündü. Bundan bir sene önce yaşadığı hayatı ve her sabah uyandığında duyduğu piyano sesini anımsadı. Zihni onu anılarıyla kırbaçlayan bir zorbadan farksızdı. Zengin bir hayatın duygusal fakirliğe dönüştüğü son bir sene uzun boynuna geçirdiği ipek eşarbındaki kirden kendini ele vermiyordu belki ama içtiği çorbanın sıcaklığı boğazından yalnızlığıyla geçiyor ve yakıyordu onu. Taş duvarların arasında öylece oturdu. Başını masadan kaldırmadan sadece duvardaki gölgelere bakarak boşa geçirdiği hayatını ve kaybettiklerini düşündü. Kar yağmaya başlamıştı çoktan. Han kapısının yanında duran pencerenin ardında dışarıda karların üzerinde başka bir gölge daha belirdi. Gecenin ikinci saatinde bir tane daha. Zaman ilerledikçe gölgeler kalabalıklaştı. İçerisiyle dışarısı arasında bir araf olmalıydı. Kadın kapıdan adımını attı. Arafın kalabalığı yalnızlıkla başladı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)