Azarlayıp duruyorsun geç saatleri
hayat böyle öğrenilir diyorsun
yüzükoyun yere yapışan kış acısını
kapıyı vuran çocuk çığlığını
alfabeyi söken bir sandalyeyi
oynatıyorsun yerinden
yüreğini daraltan umudunu
kimse anlamak istemez
bataklık toprağını işgal eden
içine düşen ateş senin taleben
kara bulut evine çöken
o günler paylaşmak sırdı
şimdi sığındığın yıllar teker teker vardı evlerine
konuşmaların yükselişin yaralı kuşların
tedirgin
ağla biraz diyorsun
sadece gözleri kalmış minnete
yanan kalabalığa karış
basit bir hayat yaşa
ağzının tadı kaçsın
bunlar duyduklarım
yüzünde biriken teri sil
ne pahasına olursa olsun yaşa
bir tek ölüm önemliyken
sen gel acını okşa
sonra hep kısa sessizlikler
ama insan çığlıkları hatırlanan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.