BEN KENDİMLE NASIL YALNIZ KALABİLİRİM? 1

her zaman buluştuğumuz park değildi. burası başka bir parktı.
randevulaştığımız saati hiç geçirmezdi.
öğleden sonra saat 5'te.
bu sefer, aynı park olmadığı için midir nedir, gecikti.
1 saat bekledim.
8 sigara içtim.
önümde izmaritler birikmişti. son 3 tanesini ileri fırlattım.
3. yarım saatte artık sinirlenmeye başlamıştım.
meraklanmadım.
sinirlendim.


- mutfakta!, dedi.
irkildim.
(son yazdığım kelime 'sinirlendim'di. bir an için aynı şeyi hissettim:
kız gelecek miydi acaba? ölecek miydi yada?
belki küfür eder? yok yok, temiz bir tokat.)

- mutfakta dedim!
(niye tokat olmasın?)
açıkçası mutfakta olanın ne olduğunu bilmiyordum.
- ne mutfakta?
- çakmağın.
- çakmağım?
- ya çakmağını sordun ya. iyi misin sen?
- çakmağım, evet.
sanırım sigara içmek istemiştim.
(tokat atsa iyi olabilir aslında)

az kalsın düşüyordum. terliğin ucu hep aynı köşede halıya takılıyor. bir kez ayağım burkulmuştu. 1 ay yürüyemedim.

masaya oturdum.
sigaramı mutfaktan aldığım çakmakla yaktım.
(parkta bekleyen kadın mı olsa diyordum ki o sırada...)

kapı çaldı.
- kapıya bak!
kalktım,
- kim o?
ses yok. 2. defa çalmayınca yanlış bastılar diye düşündüm. salona döndüm.

sol taraftaki duvar sallanıyor gibiydi. çamaşır makinesini bizim salonun sol tarafına yaslamışlar. bu, tuhaf bir farkındalık yaratıyor.

birkaç saat sonra açık olan pencerelerden yemek kokuları geldi. akşam vakti kendini böyle hissettirir. bir de öğlenleri olur bu.

kokuların hangi yemeklere ait olduğunu anlamaya çalıştığım sırada telefonuma mesaj geldi:
'hey yarın buluşuyor muyuz?'
ne yapsam, çıksam mı diye düşündüm ama yine tokat geldi aklıma.
(atsın bir tokat, heyecanlı olur)

yazamamaktan sıkılıp kalktım masadan.
arkamda, panoda asılı fotoğrafların önünde dikildim. iğneyle tutturmuştum, gevşeyenleri düzelttim.

bir sürü ses beynimde.
tam 1 saat böyle gürültülü, böyle kalabalık.
ben kendimle nasıl yalnız kalabilirim soru işareti.
(yine de bir tokat herkese iyi gelebilir)